felsefe taşı

B Harfinin Derinlikleri

B Harfinin Derinlikleri
Aralık 07
00:29 2013

Bütün harfler derindir.
B başka derindir.

Ama işin derindeyse zaten, sonunda olacak olan olur;
her bir harfin uçları derinlerde yavaş yavaş bir araya gelir, birleşip cümleyi kurarlar.

O cümleyi okuyan da ‘cümle’ olur.

İzninizle, içimdeki ben-ben kuşuna bir kaç minik laf etme fırsatı verelim ki sakinleşsin.
Sonra dalıp gidelim derinlere.
Bilenler bilir, önce T ve Haç üzerine bir yazı hazırladım, (ki pek çok alfabede son harfidir T).

Sonra ilk harf A üzerine.
Derken, A ile ilişkili ‘Bir’ sayısı çıktı ortaya.
Bu gün de B’yi yazmaya kalkıştım, nedense.

Hazır mıyız?
B alfabede ikinci harf.
A ise birinci.
(görüleceği üzere M. Abla’da bilginin sınırı yok)

Sayı – harf eşleşmelerinde, A denildiğinde akla Bir (1),
B denildiğinde de İki (2) gelecek.
Ayrıca, A ve 1 erildir, gökseldir.
B ise dişil, yere ait bir harftir.

Bu saçmalıklar nedir, kim uydurur bunları?
(Ablanızın hatırına, yazının sonuna kadar sabır ve sebat örneği olun, sözcükler yığınlarını böylece kabul ediverin, kendinizi sıkmadan, teslim olun gidiverin).

Kimin uydurduğu önemli değil, neden uydurulduğu ve ne işe yaradığı önemli.
Bunlar tarih boyunca insanın evrenle kurduğu kadim ilişkiye dair ipuçlarını taşır.
Her bir ipucu bizi başka bir ip ile tanıştırır ve bir süre sonra iplerin gücü bizi şaşkınlık makamına taşır.
(orası da neresi?)
Yani, yüreğinize ‘vay canına!’ çektirir; uygun hava akımını yakalarsanız baş dönmesi, tokluk hissi ve zihin bulantısı yaratır.
Hayret edersin.
Daha ne olsun?

Çalçene hallerini kesip, yolculuğa devam edelim.
A=1=eril=göksel (semavi)=dikey=aydınlık=aktif=ateş=daire…
B=2=dişil=yer(toprak)=karanlık=yatay=dikdörtgen (veya kare)…
Bu bir kalıp mıdır?
Tutun ki kalıptır.

Bir’i okuyanlar anımsarlar, bir sayıların ana unsuru, yapıcısı kabul edilmişti. Hatta kimileri Bir için “hadi ordan, o sayı değil, mutlak olanı, bölünmeyeni, tam olanı, Gök Baba’yı temsil eder; canın çok sayı isterse git İki’den başla” da demişti.
İki, ilk sayı olmasa da, ilk çift sayıdır. Yani, mükemmel, tam, bütün, bölünmez olan bir’in yarattığı ilk eserdir mükemmel iki.
İki, bir’in bütünlüğü içinde gelişmiş olan ikiliği/düaliteyi de vurgular. İki içinde aydınlık-karanlık, siyah-beyaz, iyi-kötü, iç-dış, erkek-dişi gibi zıtlıklar bulunur.

“Ee, ama sen değil miydin davulcu tutup mahalle mahalle ‘düalite yoktur’, diye bağırtan?” diyeceksiniz, biliyorum.
Bu başka bir konu, biz yolculuğu şimdilik yatay eksende yapıyoruz, orda da düalitte var; dikey için nefes sorunumuz çıkabilir.
Düz yolda devam edelim.

İki bir çift sayı olarak pasiftir (toprak / ya da toprak ana gibi). Dişildir de aynı zamanda. Burada akla gelen en tipik sembol Çin’in kadim Yin-Yang’ı dır. Bu bildik sembolde aktif, eril, pozitif, aydınlık, beyaz olan Yang’dır. Yin ise pasif, dişil, negatif, karanlık, siyahtır.

Bu özellikleriyle Yang gökyüzünü, Yin ise yeryüzünü simgeler. Ancak her ikisi de birbirlerinin içinde karşıtlarını da barındırmaları (siyah içinde beyaz daire ve tersi gibi) ve bir daire içinde birbirlerini tamamlayacak biçimde örtüşmeleri nedeniyle ikisi bir “evrensel bütünü, harmoniyi” Yeryüzü ve Gökyüzü’nün mükemmel birliğini gösteren, mükemmel bir semboldür diyebiliriz.

İşte B’de içinde böyle bir harmoni ve bütünlüğü barındırır.

Fenike, Arap, İbrani, Arami, Latin alfabelerinde ikinci harf olan (ve sayısal değeri iki olan) ‘B’ yaratılan/yaratılmış dünyaya bir gönderme yapar.
Etrüks alfabesinde farklı mı?
Ya Göktürk alfabesi?

Göktürk alfabesinde B, çadır biçimli bir piktogramdır (yanda).
Eh, biçimi çadır olunca, anlamı da ‘ev’ olur haliyle.
Tek başınayken eb diye okunur.
Dilimize ‘ev’ sözcüğünün nerden geldiğini anladık galiba?

Evet, toprak olan, ana olan, kare – dikdörtgen olan B, doğal olarak bir barınakdır, evdir, yurttur, çadırdır, dünyadır.

Sen bir şeyin içine gir, o B’dir.

Derler ki Yeni Ahit ve Eski Ahit Bereshith (başlangıçta) diyerek yaratılış hikayesine başlarlar.
Ya Kur’an?
Kur’an sureleri herzaman ‘B’ ile (Bismillah) başlar (Berat suresi hariçtir, ancak Berat zaten B harfi ile başlar).

Hz. Ali der ki “ilahi sırlar peygamberlere inen kitaplardadır, peygamberlere inen kitapların sırrı Kur’an’da dır, Kur’an’ın sırrı Fatiha suresinde, Fatiha’nın sırrı Besmele’de, Besmele’nin sırrı B harfinde, B’nin sırrı ise altındaki noktadadır, işte o nokta benim.”

Malum, nokta hiçliği sembolize eder, diğer taraftan da nokta olmadan Arapçada cümle oluşturmak mümkün olmaz. Hadi bakalım, bunu tefekkür etmek de size düşsün (zaten Guéenon biraz sonra fazlasıyla ipucu verecek).

İbranicede de ikinci harf olan (b) beth, ‘ev’ anlamına geliyor. Kabala’ya göre tüm yaratılış Tanrı’nın bir evi olma amacında ve çabasındadır ve buna göre beth harfi Tanrı’nın mekanı kavramını simgeler. İbraniler B’de noktayı evin içine koymuşlar.

Aynı iki sayısı gibi, beth harfi de Kabala’da düalite kavramını ortaya koyar ve tüm karşıtlıklar beth harfi içinde bir arada bulunurlar.

R. Guenon’da yaratılışın kökeninde Ba’nın(beth)olduğunu kabul ederek şunları söyler ki zihin açıcıdır, “ba ruhu temsil eder. Bunu da öz itibarıyla ‘Nur’ ile özdeş olan Evrensel Varoluşun külli ruhu olarak anlamak gerekir … Aynı şekilde ikilikten önce birlik, ya da ba’dan önce elif vardır. Demek oluyor ki elif kutupsal bir harftir, şekli de zaten bir eksen gibidir. Bunu izleyerek ilahi düzen oluşur. Elif’in en üst noktası ki, “sırların sırrı” dır (sırru’l esrar), ba’nın noktasında yansır. Evrensel Varoluşun alanını saran ve sınırlandıran “ilk daire” nin merkezi olarak bu nokta zaten mevcut ve mümkün bütün yönlerde aynı zamanda görülebilir nitelikdeki çemberdir – gerçekte bir küredir. Eğer elif’in dikey şekli ve ba’nın yatay şekli göz önüne alınıp değerlendirilecek olursa, aralarındaki ilginin etken ve edilgen bir prensibin ilgisi olduğu hemencecik görülür…”.

Geleneğin koridorundan bir başka sayfa açacak olursak, Mısır hiyerogliflerinde ‘ruh’ un simgesi insan başlı kuştur ve ‘ba’ olarak okunur. İnsan başlı kuş ‘ba’ ölülere taze hava ve yiyecek getirir. Akşamüzerleri de Ra (Güneş Tanrısı) ile birlikte güneşe doğru dolaşmaya çıkarlar.

‘Ba’ yı söyleyip ‘ka’ yı söylememek olmaz. ‘Ka’ da Eski Mısır’da insan başlı bir kuşla temsil ediliyor, neyi anlattığı konusunda çeşitli rivayetler olmakla birlikte, kimileri ‘ka’ için astral bedeni temsil ediyor diyorlar; kimileri de “duble/fiziksel bedenin süptil maddelerden oluşan kopyası” diyorlar. Bunları birleştirip “Ba, Ka, Ra bir kutsal üçlemedir” denilebilir mi? O halde Kuran’ın Bakara suresi de adını burdan almış olabilir mi, bilinmez? Ama biliyoruz ki Bakara Arapça’da ‘inek’ demek ve Bakara suresi de İbranilerin ineğe (buzağı) tapmalarına dair bilgiler verir. Konuyu karıştırma riskini göze alıp, daha önce bir bölümünde sözünü ettiğim Mısır’ın kutsal boğası Bach’ın (Bacis) güneş tanrısı Ra olan ilişkisini bir kez daha hatırlatmak isterim.

Babil kozmolojisinde daire Gökyüzünü, kare de Yeryüzünü temsil ederdi. Daire içine yerleştirilmiş kare de mükemmel bir ile mükemmel iki’nin birleşmesini gösteriyordu. Nitekim Babil’de pek çok yerde bu sembol karşımıza çıkar.

Kare ile daire denince aklıma mabet planları geldi. Mabetlerin zeminlerinin kare veya dikdörtgen (dişil – ev – iki), tavanlarının ise kubbe veya daire (eril – semavi – bir) olduğunu hatırlayalım.

Nasıl oldu?

O zaman mabede giren kişi aslında anneye veya eve giriyor. İbadetini yapıyor ve içsel aydınlanmasına kavuşup, çıkarken yeniden doğuyor.
Arka planda bu gerekçe olmalı.

Boşuna değil ma – beth (annenin evi) adı verilmesi.

Aynı şekilde uzakdoğu geleneğinde de Gökyüzü (Tien) ile daire ilişkilendirilmiştir, Yeryüzü (Ti) ile de kare. Burada şu soru akla gelebilir, o halde Ti-beth yeryüzünün kapısı-evi anlamına mı geliyor? İşte sembolizma zenginliği böyle birşey. Göğe doğru uzanan yüce dağlar yeryüzünün kapısı, ana tanrıçaların mekanı sayılmış. O dağlardaki mağaralar da ana tanrıçanın rahmi kabul edildiği için mağaralara girip çıkışlar yeniden doğuşlar, nura kavuşmalar olarak kabul edilmiş.

René Guénon’un deyişiyle: “…bu iki sayının her biri kendi özel ‘düzeninde’ ilk olmanın gururunu taşırlar zira diğer tüm sayılar bir anlamda kendilerinden türer. Ve bu ‘türeme’ diğer sayılar, ‘ilk sayılara’ nispeten ait oldukları özel dizilerinde ikincil öneme sahiptirler. Diğer bir ifadeyle, ilk tek sayı ile ilk çift sayı sırasıyla yin ve yang’ın en yüksek derecede temsilcileridirler. Ya da bir yanda Gökyüzünün tabiatının, diğer yandan Yeryüzü’nün tabiatının en saf ifadeleri olduklarını söyleyebiliriz…”.

Bir küçük bilgi, kimilerince kutsal sayılardan olan 12’nin esrarı da 1 ile 2’nin yan yana gelmesi olabilir mi?

Kaynakça: Bu yazıyı eski çalışmalarımdan yararlanarak derledim, dolayısıyla birer birer kaynak yazmam kolay değil. Hepsinin arka planlarında şu değerli şahsiyetlerin desteği olduğunu, minnet ve şükranla anmak isterim: René Guénon, Burhan Oğuz, Mircea Eliade, Emel Esin, Metin Bobaroğlu.

44.537 kez okundu
Paylaş

İlginizi Çekebilir

  • UçurtmaUçurtma İplerine baktı... Kurtulmalıydı... Gökyüzüne baktı; uçsuz bucaksızdı... Gözlerini kapatmadı; görmek istedi bu yer ile sınırlı özgürlüğü... Rüzgar da gülümsedi yukardan. Keşke […]
  • %2 Çok Bile!%2 Çok Bile! Süreçlerine güven olgusunu dahil etmemiş bir e-ticaret modeli yüzde ikinin üstüne çıkma konusunda ne kadar başarılı olabilir? Birkaç hafta önce Hürriyet Gazetesi’nde e-ticaret ile […]
  • Batı ve İslam Felsefesinin Ortak Bir Değeri: Filozof İbn Rüşd – Bölüm – 1Batı ve İslam Felsefesinin Ortak Bir Değeri: Filozof İbn Rüşd – Bölüm – 1 İbn Rüşd hakkında, etkileyici bir genelleme yapmak istesek, herhalde en uygun yargı şöyle olurdu: XII. Yüzyılda Kurtuba'da yetişmiş, Müslüman ve Kâdul-kudât Aristoteles. Şüphesiz gelmiş […]
  • Dingonun “Dijital” Ahırı!Dingonun “Dijital” Ahırı! Çevrenizde Vikipedi’ye madde yazan veya mevcut bir maddeyi güncelleyen kaç kişi var? Güncellemeler ne tür bir süreçten geçiyor? Güncelleme yapanların kaydı tutuluyor mu? Dijitalleşme […]

Sosyal Medyada Takip Edin

Üye Olun

Yazarlar

Kategoriler

Takvim

Kasım 2024
P S Ç P C C P
« Eyl    
 123
45678910
11121314151617
18192021222324
252627282930  

Arşivler