Bakır Gerçek
Kraldan çok kralcı olma hali var da bireyden çok bireyci olma hali neden yok?
Son haftaların o malum videoları, gerçek-ötesi (post-truth) olgusunun dünyayı ne hale getirdiğini yeniden gözler önüne seriyor. Gerçek eskiden çelik gibiydi. Şimdi bakır! İsteyen istediği gibi eğip bükebiliyor. Örneğin Venezuella’ya yardım malzemesi götürüldü deniyor. İhracat kayıtlarında belgesi ortaya çıkmayınca, bavulun içinde götürmüş oluyor. Yemesen bile gargara yapmak serbest.
Post-truth’un adı yeni ama kendisi eski. O kafadaki bir kişi okul yıllarında belki de “soruların cevaplarını bilmiyorsan bile boş kâğıt verme; pazar günkü maçı anlat”ıyorlardı. Boş kâğıdın sıfır alacağı kesin. Bir şeyler yazılmış kâğıdın ise sıfırdan daha yüksek bir not alma olasılığı var.
Üstelik artık “öğretmen”in de kafası karışık. Neyin doğru, neyin yalan olduğunu ayırt etme becerileri köreldi. Dünyanın pek çok yerinde politikacılar (ister iktidar olsun ister muhalefet) birbirini aynı şeyleri yapma(ma)ktan dolayı suçluyor. Köprüleri, fabrikaları açan iktidar partileriyken, ekonomik gidişatın sorumlusu muhalefet partileri.
Korku-bilgi-sevgi üçlemesinde önce “sevgi” düzeyinden “bilgi”ye, sonra da “korku” seviyesine düşen ülkelerden birisi durumundayız. Dünyada pek çok birey korku içinde yaşıyor. Ekonomik korku (ya işimden olursam ya borcumu ödeyemezsem) bu kültürün başını çekiyor. Herkes borçlu. Herkes borcunu az çok ödeyerek hayatını çeviriyor. Herkes bu çarkın durmasından korkuyor! Pandemi ilginç bir şekilde bu tablo üzerinde mücbir bir sebep yarattı. Borçlar Elon Musk’ın füzelerinden önce Mars’a ulaştı! Bir süre sonra belki de borçlular ödeme motivasyonunu yitirecek ve büyükler ligindeki o altın kural alt liglerde de ortaya çıkacak: Bundan sonra alacaklı düşünsün!
Bilgisayar devrimi bu hayalle gerçekleştirilmemişti. 1970li, 1980li yıllarda gelecek öngörüsünde bulunan pek çok akademisyenin hayali gelecekteki ortalama bir insanın “bilgin” seviyesinde olacağı yönündeydi. Nicel olarak buna ulaşılmış olabilir. Örneğin bugün bir kişinin kullanmasını bilmek zorunda kaldığı alet-cihaz sayısına ve onları kullanmak için gerekli olan asgari bilgi düzeyine bakın! Newton ya da Da Vinci herhalde bunun ancak yüzde birini biliyordu! Oysa “bilgin”lik bunun bin misli arttı. Bugün Einstein’den daha çok teknik bilgi sahibi olanlar, Einstein’ın binde biri kadar bile bilmiyor! (Einstein ismi yerine farkı alanlardan önde gelen herhangi bir isim yazılıp, o kategoride değerlendirilebilir; oransal bağ değişmeyecektir).
İnsanlık kültürü nerede hata yapıyor? Fizik-metafizik bağ kurulabilse ve dinlerin sözünü verdiği cennetin varlığı ispat edilse, bunun da ötesinde oraya seyahat imkânı ortaya çıksa, acaba ortalama bir insanın o seyahati yaparak cennete ulaşması mümkün olur muydu? Fazla mı kurgusal? O halde daha somutlaştıralım: Bugün dünya üzerinde kimler aşı olabiliyor?
Kraldan çok kralcı olma hali var da vatandaştan çok vatandaşçı olma, işçiden çok işçi olma, köylüden çok köylü olma, bireyden çok bireyci olma hali neden yok? Demek ki “-cı olma”nın gerisinde sevgi-saygı yatmıyor, çıkar-beklenti güdüsü yer alıyor. Demek ki kraldan elde edilecek çok şey var! Bireyden yok!