Biraz Diğerkam Olabilmek
Düşman kardeşler kıvamına gelmiş iki cephenin bakış açıları arasındaki fark aslında o kadar az ki; bir harf olmadı bir kelime kadar!
Şu deyimleri hepimiz biliriz : “Güzele bakmak sevaptır”, “Göz var nizam var”, “Eşek hoşaftan ne anlar”, “Aptala malum olurmuş”, “Kısa kes Aydın havası olsun”, “Su uyur düşman uyumaz”, “Saatler olsun”, “Su küçüğün söz büyüğün”, “Elinin körü”, “Sıfırı tüketmek”.
Peki bu deyimlerin hepsinin de yanlış olduğunu biliyor muyuz? Hayır! Belli ki yıllar yıllar önce bu deyimlerin doğrularını bilenler, ne yazık ki bu bayrağı gelecek kuşaklara doğru nakledemedi ve bunlar günlük konuşma dilinin azizliğine uğradı. Giderek bu yanlışlıklar o kadar büyük taraftar buldu ki, artık doğrusunu bilenler azınlıkta kaldılar. Yanlış bilen çoğunluk ise hakimiyeti kurduğu için artık o bildikleri biçim yanlış olmaktan çıktı; doğru kabul edilir oldu!
21. yüzyılın ilk on yılında hayatının pek çok alanında eksik ya da yanlış bilenlerin çoğunluğu oluşturması çerçevesinde doğru bildiği olgularda teker teker azınlığa düşmeye başladığını gören, hisseden, yaşayan insan sayısı ülkemizde giderek artıyor. Yine de inatla “yanlış” görenlerin doğruyu kendi kendilerine bulmaları ya da eli sopalı birisinin gelip “doğrusu budur” diyerek yanlış yapanları cezalandırsı ve böylece “doğru”nun yeniden hakim olması “bekleniyor”.
Oysa kendi “doğru bildikleri yanlışları” yıllardır uygularken, acaba yanlış mıyım diye sorgulamadılar, doğrusunu bilenlerden doğrusunu öğrenmediler, kendilerini düzeltmediler, yanlıştan dönmediler, doğruyu hakim kılmadılar.
Bu tablodaki sıkıntı nerede? Öncelikle sorulan soru ya da konunun irdelenme biçime doğru yapılmazsa üretilecek sonuçlar da doğru olmayacaktır. Önemli olan; birisi için doğru olanın herkes tarafından kabul edilmesini beklemek, onu zorlamak vb değil. Daha da önemlisi bu bakış açısının “doğal olarak” empoze ettiği “ikiliğin” olmadığını görebilmek.
İki kampa ayrılmış olarak görüldüğü sürece “doğru”ya ulaşmak mümkün olmayacak. Gücü eline kim alırsa onun doğruları hakim, diğerinin doğruları yanlış olacak. Belki de ülkemizde on yıllardır yaşanılan şey aslında bu. Bir an evvel iki değil de bir olduğumuzu görmezsek bu devirdaim devam edecek. Her seferinde birileri mazlum olup hınçlanacak, birileri zalim olup kibirlenecek.
Bu ikiliğin ortadan kalkması bugün her zamankinden daha olası. Çünkü bilgi bugün ışık hızında yayılabiliyor; bilgi toplumu bireyi daha güçlü kılabiliyor. Yeter ki “benim dediğim doğru” yaklaşımı ortak bir kararla terk edilebilsin. Her iki doğru da masaya konulsun, bunun sonucunda herkesin kabul edeceği bir doğru (samimi bir şekilde) inşa edilebilsin. Biraz “diğerkamlık” !
Yazının girişindeki deyimlerin “doğru” halleri ise şöyle: “Güzel bakmak sevaptır”, “Göz var izan var”, “Eşek hoş laftan ne anlar”, “Abdala malum olurmuş”, “Kısa kes Aydın abası olsun”, “Sü (asker) uyur düşman uyumaz”, “Sıhhatler olsun”, “Sus küçüğün söz büyüğün”, “Ölünün kuru (mezarı)”, “Zafiri(soluğu) tüketmek”.
Bu tablo ayrıca şunu gösteriyor : Farklılıklar o kadar küçük ki; neredeyse bir harf olmadı bir kelime kadar! Bu kadar kinlenmeye değer mi?