Yeteri kadar içmiştim Günün ağırlığı üzerime çökmüştü Son bir gayretle kalkmaya çalıştım. Olmadı. Masaya tüm ağırlığımı verip Bir kez daha denedim. Günün ağırlığı ve benim ağırlığım fazla gelmişti masaya. Bir bacağı kırılırken Beraber düştük yere Canım yanıyordu kolum kırılmıştı. Kolu, bacağı kırık derler yaa Ondan olmuştuk. Sarıldım masaya Ağladım avazım çıktığı kadar bağırarak. Ata sarılıp ağlayan Nietzsche geldi aklıma. Sonra aklımda gitti gibi geldi. Güldüm [...]
Olmaz ya…! Tut ki, bir müjde daha lazım oldu. Nereden bulacağız? Sıkı dur… geliyor. Çin, kadim dost. Tut ki, 400 milyar dolarlık swap anlaşması teklif ettiler. Offf…. Müjdeye bak. Olmaz ya…! Tut ki oldu. Dediler, alışverişte şu doları bırakın, bundan böyle ticareti Yuan ile yapalım. Offf… Müjde ki ne müjde. “Amerikan emperyalizmine hayıııır…!” Hele [...]
"Vücudunuz geçmişinizi taşır - tüm stresler, kazalar ve hastalıklar izlerini bırakır ve vücudunuz bunlarla başa çıkmak için uyum sağlar. Bazen bugünün acısının kaynağı ilgisiz görünen bir şeydir - geçmişte olmuştu. [...]
İnsanım. Elem ve acılarda benim bir parçam Mermer kadar soğuk olamam. Güçsüz kalmış Sıkıntıya düşmüş İlkel acının Esiri olmuş Ben, Bilirim ki, Mutlulukların en saf haline Aynamda ulaşabilirim. O, Arkasındaki sırrın ve Üzerine [...]
“İlk”ler unutulmaz(mış)… Teamül budur… Buna inanılır... Bu yüzden hep “İlk”lere düzülür methiyeler… Ama ben biraz farklı düşünüyorum… Ve asıl, “Son”ların unutulmayacağını iddia ediyorum… Belleklerdeki “Unutulmazlık” payesini, “Son”(lar)a vermeyi daha uygun buluyorum. “Her şeyin temeli ‘Son’dur” diyen Aristo ile [...]
"Kollarını sallaya, sallaya mı girecekler? Olmaz… Olamaz ki!.. Sonunda ölüm var!.. Kan var!.. Bunu anlamalılar!.." Hasan Tahsin 1919 Yılı 15 Mayıs’ında İzmir Limanını dolduran Yunan Donanmasının içinden, karaya ayak basmak için [...]
415 yılında, İskenderiye sokakları bir grup sefil görünümlü keşişin estirdiği vahşi teröre sahne oldu. İskenderiye’nin Konstantinopolis’teki İmparatora bağlı laik Valisi Oretes ve onun destekçisi konumundaki pagan matematikçi ve filozof Hypatia’ya [...]
Sürekli yenilik peşinde olunduğu sürece gelen paradigma ağam, giden paradigma paşam! Demek ki yeni bir paradigma geldiğinde öne geçenler, eski paradigmada kendine bir yer bulamayanlardan oluşmak zorunda değilmiş! Kovid-19 pandemisi malum [...]
Yıl 1955'di. Eylül'ün 6'sı. İstanbul'da serin bir sonbahar akşamıydı. Vural Öger henüz 13 yaşındaydı. Dayısının elini tutmuş, İstiklal'de yürüyordu. Rebul Eczanesi'nden limon kolonyası alacaklardı. Ana cadde ve ara sokaklar o gün çok kalabalıktı. Çevrede boş boş duran [...]