Bütünün Hayrına!
“Hayrıma”, “bütünün hayrına”, ya da “hayırlısı olsun” derken, hep defansifiz.
“Hayır” derken, tam bir teslimiyet içindeyiz.
Teslimiyet, elinden gelenin en iyisini yaptıktan sonra anlamlı.
Biz seçim yapacağız, bu diğerlerinin seçimleriyle birleşecek.
Sonra biz de, bizimkinden farklı olsa da, büyük seçime saygı duyacağız.
Ama seçim yapmadan, medet umanlar, sadece kolaycı.
“Hayır” beklerken, kastettiğimiz, sadece yarında yaşamak.
“Ben anlamasam da, bugün farkında olmasam, olamasam da, gelecekte memnun olacağım şeyler olsun.
Bugün gereken acıları arabesk kültürümle göğüslerim.
Yeter ki, yarın her şey iyi olsun.” diyoruz.
“Bütünün hayrına”, daha da geniş bir kurban psikolojisi.
Ya benim istediklerim bütünün hayrından farklıysa?
Bütüne olabilecek bireysel katkılarımı, bütün için kurban ederken, ya gerçek görevimi yapmıyorsam?
Ve en önemlisi, ya bütün, benim bireysel seçimlerimi, kümülatif kararlarda, en büyük hayır olarak değerlendiriyorsa?
Defansif yaşamak, zırhlara, kalkanlara ve konfor alanlarına hapsolmak, sadece gelecek korkusu.
Hayırlı olanı beklemek, gelecek için bugünü kurban etmek demek.
Emin olun, bütün de bunu beklemiyor, beklediği, istediklerinizi, kimsenin, ya da herhangi bir değerler dağarcığının etkisi olmadan, ifade etmeniz ve kendiniz olmanız.
Geleceğe dair beklentilerle, hayırlı olanı beklemek yerine, bugünkü özgür seçimlerle, kendimiz olalım.
Hayırlı beklentiler yerine, evetli seçimlerde buluşalım.