Denizden
Keyifli olduğu günlerde yaptığı gibi aldı başını ve oltasını,
gitti oturdu suyun kenarına…
Çıkarttı özenle yemlerini,
takarken oltanın ucuna…
dua etti,
genç ve küçük balıkların
oltanın ölümcül çekiciliğine kapılmamalarına…
Bir attı,
bir şey gelmedi…
Yanındaki diğer balıkçılarla sohbet etti arada…
Zaten balık tutmak bahane,
alıp başını gitmesiydi şahane…
Arada bir kaç balık geçti oltanın ucundan…
Titrettiler iğneyi de sicimi de…
Derken birden ağırlaştı iğne…
Sicim yavaşça boşalmaya başladı derinlere…
Hemen tuttu ucundan; bırakmadı kendi haline…
Çekti tüm gücüyle…
Eğildi oltası;
“C” gibi oldu…
Çekmek hiç de kolay değildi oltaya takılanı…
Etrafındaki balıkçılar da durumu fark edip el verdiler bu belgisiz talihe…
Dakikalarca uğraştılar önce,
Dakikalar saatlere yaklaştığında güçler ve sabırlar sınırlarını zorluyordu.
“Sonunda ya o kazanacak ya ben!” diyordu içinden.
Öyle de olacaktı;
Ya sicim dayanamayacaktı bu mücadeleye,
ya olta,
ya da onu denizden çıkartacak güç tükenecekti sonunda…
Öyle de oldu…
Sonunda ne sicim koyverdi tutulanı,
ne de güç tükendi onu su dünyasından çıkartmaya kararlı…
Belliydi;
Artık direnmiyordu iğnenin ucundaki.
Sadece artık daha fazla denizde kalacak hali kalmamıştı belki…
Sicim sarıldıkça ortaya çıkana,
ne onu tutan
ne de etraftaki balıkçılar inanabildi gözlerine…
Çıka çıka bir “Umut” çıkmıştı su’dan…
Su’ya düşmüş bir “Umut”;
gereğinden fazla umutsuz bir “Umut”…
Halbuki iyilik yapmışlardı.
Sonra da denize atmışlardı.
Ne uzun süre kalmıştı denizin derinliklerinde???
İlk ve son sözü oldu;
“Siz, siz olun; yaptığınız iyilikleri denize atmayın” deyiverdi…
Ve balıkçıların kocaman bakışları arasında;
hiç ses çıkartmadan,
hiç dalga yapmadan,
gözleri; balıkçılara doğru bakışlarla dolu,
mahcup gözlerle kayboldu maviliklerde…