Dijital Sosyal Bilimler
Arama motoru istatistikleri topluma yönelik bilimsel araştırmalarda kullanılabilir mi? Yoksa internete giren milyonlarca insan araştırmacıları şaşırtmak için internette gereksinim duyduklarından farklı şeyler mi arıyor?
Teknoloji, internet, sosyal medya sağolsun; dünya açık bir laboratuvara dönüştü. İşin ilginci bunu ilk fark etmesi gereken sosyal bilimcilerin konudan bihaber oluşu. Medya ya da ekonomi ile ilgilenenler bile sosyal bilimcilerden daha atik çıktı. Konuyu kendi açılarından irdeliyorlar.
Şimdi sosyal bilimleri dönüştürecek, belki de onların “bilimler alemindeki statüsü”nü güçlendirecek yeni bir teknolojik gelişme var. Büyük veri! Herhangi bir konuda güncel toplumsal eğilim ya da tepkileri kolayca tespit edebilecek, bundan anlamlı sonuçlar çıkaracak büyük bir veri kümesi.
Google, tahmin edileceği üzere, bu kümenin en büyük kısmını oluşturuyor. Google’da yapılan aramalar bireylerin, o bireylerin oluşturduğu topluluk ve toplumların güncel sosyal dinamiklerini bünyelerinde barındırıyor. Birilerinin onları oradan çekip çıkarması, eksik halka!
Bu eksikliğe dikkat çeken bir kitap Koç Üniversitesi Yayınları’ndan geçen Nisan ayında çıktı. “Bana Yalan Söylediler” adlı kitap kendini bu türden araştırmalara vakfetmiş gazeteci yazar Seth Stephens-Davidowitz’in büyük veri ile giriştiği maceraların bir kısmını anlatıyor. Örneğin Obama’nın başkanlığı sırasında yaptığı iki halka sesleniş konuşmasının analizlerini Google’da yapılan aramalara bakarak değerlendiriyor. Bu iki konuşmanın ortak teması terör ile islamın irtibatlandırılmasının, islamın terörist bir din olduğunu varsaymanın yanlışlığı ile ilgili. İlk konuşmanın ardından tüm Amerikan medyası başkana tam puan vermişken yazarın Google analizleri farklı şeyler söylüyor. Çünkü başkanın o konuşması ve hemen sonrasındaki ilgili nefret söylemi içerikli aramaların oranı öncesine göre artış gösteriyor. Bundan ders aldığı görünen Obama ikinci konuşmasının içeriğini ve mizansenini değiştiriyor. Sonuç? Google aramalarında ilgili nefret söylemi içeren aramalarda azalma oluyor.
Sadece kişilerin arama motoru istatistiklerini inceleyerek toplumsal sonuçlar üretmenin ne derece “bilimsel” olacağı tartışılabilir. O sırada “bilimsel” diye sosyal bilimcilerin laboratuvar ortamında yirmi otuz kişiyle yaptıkları deneylerin sonuçlarını kabul ettiğimizi unutmadan! Internete giren milyonlarca kişinin sırf veri analizcilerini yanıltmak için gereksinim duyduklarından farklı şeyleri aradıklarını kabul edecek değiliz! İnsanların fikri neyse Google arama çubuğu karşısındaki zikirleri de o oluyor.
İşte size bir başka örnek. Bugün tespit edilmiş ki pankreas kanserinin habercisi niteliğindeki iki semptom sırt ağrısı ve deride sararmadır. Bu iki hususta yoğun olarak Google araması yapan bir bölge varsa, örneğin orada pankreas kanseri ile ilgili bir tarama yapmak erken teşhis açısından çok büyük önem taşıyabilir. Kitapta bu türden pek çok örnek var.
Toplumu inceleme, irdeleme paradigması artık değişiyor. Büyük veri bugüne dek bir bölü bilmemkaç ölçekli bir harita (örneklem) üzerinden incelenen toplumsal gerçeklerin bire bir ölçekte ve gerçek zamanlı olarak değerlendirilmesini olanaklı kılıyor. Artık örneklemden tümevarmaya gerek yok; toplum tümüyle erişilebilir halde.
O zaman gözler sosyal bilimlerin vereceği tepkiye çevriliyor. Bu yeni paradigmayı benimseyerek bilimsel çalışma modellerini dönüştürecekler mi yoksa mevcut paradigmaya sıkı sıkıya sarılarak onunla birlikte derin sulara gömülecekler mi? Malum bağnazlık ya da dogmatik düşünce belli bir eğitim ya da kültür düzeyindeki bireylere özgü bir özellik değildir!