Diyelim ki, kokoreççisin…
Diyelim ki, kokoreççisin.
Nasıl meslek? Şahane…
Tüm gece, elinde satır, önünde bir kesme tahtası, o yoğun dumanın içinde, kokoreç kokuları üstüne sine sine …. taka taka taka … kes Allah kes….
Sordum bir gün “usta bu kokuya, bu dumana nasıl dayanıyorsun?”
“Abi hepsi ilk üç gün, dördüncü günde alışıyorsun”
Neymiş, hayat alışkanlıklar ve akışkanlıklar dizisi.
Aslına bakarsan, herşey öyle, en boktan duruma dahi “alışıyorsun” halindeyiz.
Düşünsene bir gündelik hayatını, yatma kalkma saatlerin, yemek saatlerin, yediklerin, sevdiklerin, sevmediklerin, nefretttt edip arkasından dümen çevirdiklerin, ‘iş’ diye diye yaptıkların… hepsi alışkanlık ve bir süre içinde kendi rutinine oturuyor.
Hareket kendi döngüsel yolunu oluşturur, o yolda dön baba dönelim…
“Yatağa hep sol taraftan yatarım”. Gittin bir otele, sol yanı duvara dayalı yatak karşında. Hoppaa…tamam mesele değil, sağdan girdin ama oldu mu bir kırılganlık?
Olur.
“Sabahları mutlaka kahve içerim, üstelik de filtre kahve”.
“Bizde nescafe var, olmaz mı?”
Olmaz.
Rutini kırmaya korkuyoruz. Alışkanlık sığındığımız mabedin kendisi.
Kahve, yatak… bunlar kolay işler tabii, ama hayatın her alanında bu durumun işlediğini biliyorsak, işin rengi biraz değişir.
Alışkanlıklar kendi içinde bir akışkanlıklar (algoritma) sistematiği oluşturur.
“O öyle ise, durum böyle, o zaman bu şöyle olsun…”
Önümüze çıkan fırsatları ve seçenekleri alışkanlıklarımızın bize empoze ettigi tercihlere bırakırız.
Eş seçimi, iş seçimi, ideoloji, lider, hayat içindeki duruşumuz, doğa ile kurduğumuz ilişki ….
Çünkü bilineni tekrar etmek kolay olandır.
Az enerji gerektirir. Riski yoktur.
Bunu bilenler, insanları alışkanlıkları içinde tutarak yönetirler ki, korkmasınlar, ürkmesinler, konforları bozulmasın, sesleri çıkmasın.
Sonuç itibarıyla, alışkanlık dediğimiz şey, bizim tekrarlarımız, içinde dönüp durduğumuz kuyularımız.
Tüm dünya, bu kuyuda döner durur. İnsanlık denilen her neyse, işte o zımbırtı, ara sıra bir hamle yapıp, iki adım ileri gidebiliyorsa, bunu o kuyudan çıkıp, rutini kırma cesaretini gösterenler sayesinde yapıyordur.
Sonra, sonrası bildik hikaye, sıçrayarak gidilen yerde, yeni tekrar kuyuları açılıp, içine girilir.
Döneliiiimmm….
Lakin, başkalarının dediklerine bakmayın siz, kuyusuzluk gibi bir seçenek her zaman var.