Doğru-Ötesi’nin Sonu (mu?)
ABD Temsilciler Meclisi’nin basılması dijital çağın yeni bir evreye geçişinin habercisi olabilir mi?
2021 hızlı başladı. Yılın daha altıncı günü ABD tarihine kara leke olarak geçecek bir olay yaşandı. 6 Ocak günü ABD’nin başkentindeki meclis binası (Trump’ın mitinginden kısa bir süre sonra) Trump destekçileri tarafından kuşatıldı, basıldı, tahrip edildi. Amaç başkanı seçmek üzere gerçekleşecek oturumu engellemekti. Gün boyunca süren olayların sonucunda en az beş kişi hayatını kaybetti. Yaralananlar oldu. Oturum gecikmeli de olsa yapıldı ve Biden’ın başkanlığı tescil edildi.
Bunlar tabii ki ABD’nin kendi iç siyasi meselesi. Dijital dünyayı ilgilendiren soru ise şu: Bu olay post-truth (doğru-ötesi) olgusunun (nihayet) sonu anlamına gelebilir mi? İlk bakışta bağlantı kurması zor iki olgu. Ancak 11 Eylül ile dot.com çılgınlığı arasında da benzer bir ilişki, sonraki gelişmelere bakarak kurulmuştu. Clinton zamanındaki cesur dijital yatırımcılar 11 Eylül’den sonra paralarını bir anda güvenlik teknolojilerine kaydırmışlardı. Kamunun stratejik, yatırımcının da finansal desteğini çekmesinin sonucunda dot.com çılgınlığı beraberinde interneti de kara deliğe gömmek üzereydi. Dijital dünya o badireyi web 2.0 mimarisini geliştirip “sosyal medya”yı icat ederek atlattı.
Sonra sıra sosyal medyanın iğfal edilmesine geldi. Kalabalığın olduğu yerde bir şey satmak kolaydır. Bu amaçla dijital meydana çıkan yatırımcılar giderek sosyal medyayı bir reklam ineği haline getirdi; onu sağmak için akıllarına gelen her şeyi de yapmaktan çekinmediler.
Bu sürecin zirvesi post-truth (doğru-ötesi) evresidir. Bu evrede artık herkes haklıdır. Bu evrede artık herkes doğrudur. Herkes somut gerçeği kendi işine geldiği açıdan (kısmen) değerlendirmektedir. Trump’ın daha dört sene önceki yemin töreninde basın danışmanları, meydanı dolduran insan sayısının abartıldığını tespit eden medya kanallarına yanıt olarak kendi alternatif doğrularını söylemekte olduklarını açıklamıştı. Alternatif doğru! Yani gerçeğin çarpıtılmış hali.
Demokrasi bir ürün ise ABD global anlamda bunun en büyük pazarlamacısı. Demokrasi ABD’nin stratejik anlamdaki en önemli, en kritik malı. Onu zafiyete uğratırsa başka hiçbir şey pazarlayamaz. Ne ekonomik anlamda ne de kültürel ya da siyasi. O nedenle (her ne kadar dijital dönüşüm stratejisi kapsamında) ABD sosyal medyaya ve onunla ortaya çıkan post-truth gibi kavramlara gereksinim duysa da iş demokrasi olgusuna halel getirmemek olduğunda bunların tamamından ödün verme konusunda tereddüt etmeyecektir.
İşte olası bir örnek. Yakın gelecekte önce ABD’de sonra da tüm dünyada “dijital becerileri geliştirme”, “doğru bilgiyi yalandan ayırma” konularında akın akın (ücretli-ücretsiz) eğitimlerin verilmesi, farkındalık etkinliklerinin düzenlenmesi beklenebilir. İyi de olur!