Ego, Ego, Ego… Kimsin Sen?
“Ego” Latince “Ben” anlamına gelir. “Ben” de birimizi diğerinden farklılaştıran, evrendeki yaşamın çeşitliliğini sağlayan başat öğedir. Hadi daha basit ifadeyle anlatayım, pilavın bile daha lezzetli olması pirinçlerin tane tane olmasına bağlıdır. Yoksa yapış yapış, lapa gibi bir şey ortaya çıkar ki düşünün yemesi ne kadar zevklidir onu.
Ya da hücreleri düşünün. Her birimiz Tanrısallığın birer hücresiyiz. Tıpkı bedenimizdeki hücrelerin bizim tüm özelliklerini taşıması gibi, biz de Tanrısalığın tüm özelliklerini taşırız, ama tek başına Tanrı değilizdir. Tanrı, hepimizin bütününden ortaya çıkar, tıpkı tüm hücrelerin birleşiminden Hasan’ın çıktığı gibi. Ama şimdi bir hücreyi düşünün, onun bile duvarları vardır di mi? Sınırları, işlevsel farklılıkları vardır. Hal böyleyken, biz insanların lapalaşmış pilav gibi yekpare olabileceği aklınıza geliyor mu? Elbette ki farklılıklarımız olacaktır ve bu çeşitiliği de sağlayan “Ego”muzdur işte.
Sorun olan bir “Ego”ya sahip olmamız değildir; sorun “Ego”muzun bize sahip olmasıdır…
Bunu şöyle örneklendireyim: Hepimizin cep telefonu var. Telefonlarımızda da sayısız applikasyon, fotoğraf vs. yüklü. Siz başkasının telefonunu elinize aldığınızda onun size ait olmadığını hemen anlarsınız. Çünkü telefonun ya arka planı farklıdır, ya applikasyonları, ya da içindeki numaralar. Siz telefonunuzu kendinize özgün hale getirmişsinizdir. Bizler de aslında birer cep telefonu gibiyiz. “Ego”muz da bizim yazılımımız. İster android olalım, ister IOS veya windows vs. her birimizin birer yazılımı var ve yüklediğimiz applikasyonlar da bizleri farklılaştırıyor. Yine tıpkı her yazılımda olduğu gibi bizlerin de bugları yani hataları var, işimize çok yarayan programlarımız var, işimize artık yaramayan programlarımız var. Zaten yaptırdığımız terapiler de bu programların yenilenmesi, kaldırılması, yeni program yüklenmesi veya doğrudan bugların yani işlevsel hataların giderilmesine yönelik. Şimdi kim kime cep telefonunda o yazılım var diye kızabilir ki? Diğerini hor görebilir ki?
Cep telefonu ve applikasyonları, bizlere çok yardımcı olabilirler. Ama ona bağımlı hale gelir de kafamızı telefondan kaldırmazsak, tüm dünyamız telefon olursa; işte telefon bizi ele geçirmiş demektir. “Ego”nun da insanı ele geçirmesi böyledir. Yani size hizmet etmesi gereken araç, sizin efendiniz haline gelmiştir.
Bir insanın “egosu büyük” demek, “egosu” tarafından sıkı ele geçirilmiş demektir. Tam tersi şekilde yerlerde sürünen bir insanda da aslında “ego” büyüktür, sadece birinde şişmişken balon, diğerinde hepten sönüktür.
“Egosunu yenmek”, “egosunu kırmak” ise “ego”nuzu yok etmekle olmaz. Alın cep telefonunuzdan silin tüm yazılımı, telefon işinize yarar mı bir daha? “Ego” yok edilemez bu dünyada olduğunuz sürece. Siz sadece onun size hizmet, sizin mi ona hizmet edeceğine karar verebilirsiniz, hayat deneyiminiz boyunca…
“Ego”mu çoooook ama çoook seviyorum bu arada… Sizlerin de “ego”nun aslında n olduğunu keşfedip sevmeniz ve “ego”ya kendimizi fazlasıyla kaptırıp, onun hakimiyetine kendimizi kaptırdığımız noktaları fark edebilmemiz dileğiyle…