Ego ve Kibir
Bunu uzun yazacağım.
Çünkü egom ve kibrim nedeniyle yine eleştirildim.
Ve gerçekten hoşuma gitti.
Ben 2007’de yazmışım, birisi oradan bir parça almış, benim yazımı yanlış yorumlayarak bilgiyi çarpıtıyor.
Sorun ilk benim yazmam değil, gerçek bilginin çarpıtılması. Detayları da var da, uzatmayacağım.
“Öyle değil” dedim, ve “sen nereden biliyorsun?” dediler.
İşte bu yazı onun için.
Önce şöyle başlayayım, mütevazilik diye bir sözcük yok
Uzatma gerekirse arada “y” ya da “s” olmadan ya da başka bir harf olmadan yazılan sözcük, tevazu.
Zaten fail hali de mütevazi değil, mütevazı.
Tevazu, doğal yaratılışınızla ilgili.
Mesela çok yakışıklı bir adam ya da çok güzel bir kadın, ya da doğal zeka ve yetenekleriyle bir yerlere gelmiş insanlar mütevazı olmalı.
Bunun için bir çabanız yok, size hediye edilmiş, ve diğerlerine de edilmemiş.
O zaman bununla özel bir hak kazanamazsınız.
Bu sadece bu dünyadaki sınavınızdır.
Hediyenin hakkını verecek, ama bununla övünmeyeceksiniz.
Oysa, doğumdan sonra, yaratılıştaki potansiyelinizin üzerine koyduklarınızda tevazua girerseniz, o zaman kendinize büyük bir haksızlık yapmış olursunuz.
Çok yakışıklı bir adam, aktörlük eğitiminde, vücut salonlarında, ter ve gözyaşı akıtmış ve iyi bir oyuncu olmuşsa, bu onun başarısıdır.
Ya da çok güzel bir kadın, ağzında taşlarla telaffuzunu düzelterek saatler geçirmiş, zor eğitim ve disiplinleri seçmişse, bu onun doğal hediyelerinin üzerine bir inşaat yaptığını gösterir.
Ya da bacak lifleri gelişkin bir adam, koşmakta, ya da seslerin renklerini okuyabilen birisi, müzikte, ya da sayıların sıcaklığını hissedebilen bir diğeri matematikte.
Bazılarımızın bazı konularda diğerlerinden doğal üstünlükleri var.
Sanat, bilim ve spor, ve biraz da metafizik konular böyledir. Çok çalışan biri, yetenekli biri tarafından, az çalışmayla bile geçilebilir.
Ama doğal olarak yetenekli olanların bununla övünmeleri doğru değil.
Diğer taraftan, eğer bu konularda çaba gösterip kendilerini geliştiriyorlarsa, ve bu çabaları, doğal eğilimleri nedeniyle, bu konuda kendilerini geliştirmeye çalışan diğerleriyle aralarındaki mesafeyi açıyorsa, bu da onların başarısı.
Şanslı doğanlar bir tür lanet taşırlar.
Ortalama, ya da vasat, onları hep aşağı çekmeye çalışır.
Bugünkü aklımla, diğer herkesin, ve doğuştan yetenekli olmayanların da, bütün çabalarına çok saygı duyuyorum.
Ama doğuştan yetenekli olanların çabalarının, bundan önce binlerce yıldır olduğu gibi, uygarlığımızın ortalamasını yükseltecek tek alet olduğunu da biliyorum.
Bu çok alışılmadık bir üslup, bunu da biliyorum.
Ve “herkes eşit değil mi?” diye soracaklar.
Herkes değer açısından eşit. Evrenin aynı değerdeki parçaları.
Potansiyelleri ise hiç eşit değil.
Ve daha da önemlisi, önemleri eşit olsa da, önemli olan, etkileyebilecekleri insan sayısı.
Biraz katı bir yazı, ama Galileo da “dünya dönüyor” demiş.
Kibir ve ego terbiye edilmeli.
Tevazu şart, ama sadece doğal potansiyelimiz için.
Doğal potansiyelinizi geliştirmek için ödediğiniz bedeller, çabalar, ter ve gözyaşları, tevazu gerektirmez.
Eğer birisi sizden bunları bekliyorsa, büyük olasılıkla bu çabaları göstermek istemeyen biridir, ve çabalarınızı görmeden, sizi doğal yeteneklerinizle suçlamaya eğilimlidir.
Özet şöyle.
Bazen kibirli, ya da egolu bulunabilirsiniz.
İnsanlar söz ve sözcüklerinizin kesinlik ve keskinliğinden rahatsız olabilir.
Bu durumda, o söz ve sözcükler için ne kadar çaba gösterdiğinize bakın.
Ne kadar okudunuz, ne kadar öğrendiniz, ne kadar unuttunuz, ve ne kadar yaşadınız?
Egomu da, asla mütevazı olmayacağım yıllarca süren öğrenme ve unutma çabamı da, insanların her halini de seviyorum.
Herkes doğal yeteneklerinin üzerine, mütevazı olamayacakları, yıllar süren çabalar koysun.
İmrenme, özenme, gıpta güzel, ama haset olmasın….
Söyledim ve neşelendim…