Elektrikli Yiyecekler
Vücuttaki alkali ortamın korunması, sağlığın anahtarıdır. Ve vücudumuzun voltajı belli bir değerin altına düştüğünde, bizler yorgunluk yaşamaya başlarız.Bu kadar da değil ; bilinçsiz beslenmemiz ve tabii ki stres , kanda çok fazla asit olmasına, dengesizliğe, nihayetinde hastalıklara ve Epifiz bezimizin de daha fazla kireçlenmesine neden olmakta…. Kapitalist medeniyetin dünya halkına verdiği zarar hastalık üretiyor.Gerçek yiyeceğe erişimezsek gizli açlıktan öleceğiz. Büyümeyeceğiz ve Dünyada neler olup bittiğini anlamak için yeterli zihinsel megahertzimiz de olmayacak.
Bu amaçla Sağlıklı Elektrikli Yiyecekler
Elektrik Bedenlerimizi Canlandırırlar.
Vücudumuzun Alkalize Edilmesi Vücudu Oksijenlendiriyor
Genel vücut alkali bir halde olduğunda,
serbest radikalleri zararsız su ve oksijene dönüştürür.
Sağlıksız bakteri, maya ve mantarlar
alkali bir ortamda hayatta kalamazlar
Serbest radikaller ise
genellikle oldukça reaktif ve dengesizdir.
Serbest radikallerin birikmesi
oksidatif hasar veya kronik inflamasyona neden olan
stres ile ilişkilidir.
Kronik inflamasyon,
astım, alerjiler, otoimmün bozukluklar, kalp hastalığı, inme ve kanser gibi birçok hastalığa yol açabilir.
Sigara dumanı, hava kirliliği, pestisitler ve diğer çevre kimyasalları, reçetesiz, reçeteli uyuşturucular, zehirli gıda katkı maddeleri ve aşırı yaşam stresi,
vücudun doğal olarak etkili bir şekilde mücadele edemediği önemlimiktarda serbest radikal üretimi yaratır.
İşlenmiş gıdalar, süt, şeker ve alkolün asitli diyetleri
serbest radikalde aşırı yüklenme yaratır.
Gıdalardaki antioksidanlar
serbest radikal saldırılarını
önlemeye ve durdurmaya yardımcı olur.
Selenyum, biyo-flavonoidler, beta-karoten
(vücutta A Vitamini prekürsörü),
çinko ve diğer mineraller,
filonutrientler ve bileşikler ile birlikte diyette,
bütün gıdalardan alınan A, B, C ve E vitaminlerinin
serbest radikallerden vücudun hasar görmesini
veya korunmasını önleyebildiği bilinmektedir.
Antioksidanlar
DNA hasarını yavaşlatarak yaşlanma sürecini de yavaşlatır.
Dr McGregor ‘e göre
bitkisel gıdaların
kırmızı et, kümes hayvanları, balık, süt, yumurtaya göre ortalama 64 kat daha fazla antioksidan gücü var
“… Sağlıklı olmak için vücut sıvımızın alkali seviyesinde (pH 7.4) saklanması gerekir, yediğimiz besinlerle kayıp alkalin elementleri tekrar tedarik etmeliyiz. … .Amanman Aihara
Elektrik diyeti,
çağın hastalığı obezite ve sonuçlarından
özgür bir yaşam ile sonuçlanabilecek bir yaşam tarzı seçeneğidir.
Hücreler, 7,35
(-20 milivolt), 7.45 (-25 milivolt) pH değerinde
çalışacak şekilde tasarlanmıştır.
Hücre zarları -90 milivolta kadar
geçici bir “aksiyon potansiyeli” sağlayabilir.
“Voltajımız da nedir?”
Vücut voltajını milivolt cinsinden ölçülen voltmetre ile ölçebiliriz.Vücut voltajını ve empedansını ölçen bilgisayarlı cihazlar vardır.
FDA, bu cihazları vücut voltajını ölçmek için onaylamadı, ancak 1951’den bu yana dünya çapında bu amaçla sürekli kullanımda bulunuyorlar.
Elektronlar sağlık ve şifa için gereklidir.
Bu sebeple Antioksidanlar değerlidir
çünkü bunlar oksidanlara karşı etkili olan
elektron donörleridir
Diğer bazı elektron donörleri
düşük seviye lazerler, uçucu yağlar, homeopatik ilaçlar, topraklanmış ve alkali sulardır
Bazı elektron hırsızları ise
cıva dolguları, işlenmiş gıdalar, asitli su ve gazlı içeceklerdir.
Vücuttaki her hücre
-20 ila -25 milivolt arasında çalışmak üzere tasarlanmıştır.
Yeni hücreler yaparak iyileşiriz.
Yeni hücreler yapmak -50 milivolt gerektirir.
-50 milivolt elde edemediğimizde
ve sonuçta yeni hücreler yapamadığımız zaman hastalanırız. Böylece kronik hastalığa yakalanırız.
Tüm kronik hastalık düşük voltaja sahip olarak tanımlanır.
Voltaj -20 milivolt altına düştüğünde kronik hastalık oluşur.
Gerilim düştükçe, bunlar olur:
1. Hücreler düzgün çalışmak için yeterli enerjiye sahip değildir.
2. Kronik ağrı düşük voltajdan kaynaklanır.
3. Gerilim düştükçe, hücrelerdeki oksijen miktarı düşer, aerobik (oksijen içeren) metabolizmadan anaerobik (oksijen azalmış) metabolizmaya geçiş yapar.
4. Anaerobik metabolizma ile, bir birim yağ sadece iki ATP molekülü oluşturur,
oysa aerobik metabolizma ile bir birim yağ çok daha fazla sayıda ATP yapar.
5. Anaerobik metabolizma ile mikroorganizmalar büyümeye başlar ve hücrelerimizi eritmek için toksinler çıkarır, böylece bize zarar verirler.
Vücudun normalde elektron aldığı
çok sayıda kaynak vardır ;
işlenmemiş gıdalar, alkali su, güneş ışığı vb.)
Bu, bir vücut elektron havuzu oluşturur.
Vücutta, elektronların akışına en az direnç gösteren doku
lifli dokudur.
Böylece lifli doku nerede olursa olsun, iki amaca hizmet eder: yapısal destek ve hareketli elektronlar.
Vücudun elektronları hücrelere doğru hareket ettiren
üç “kamyon sistemi” vardır:
iyonik olarak dolaşım sistemi,
sinirleri çevreleyen lifli kılıf
ve akupunktur sistemi (fasyal sistem).
Hücre zarları karşıt fosfolipitlerden (yağlar) oluşur.
Eşsiz özellikleri nedeniyle, bu düzenleme
bir kondansatör,
elektron depolamak için tasarlanmış bir birim oluşturur.
Böylece hücre zarları küçük piller gibidir.
Hücre zarlarının altında
mitokondri adı verilen
küçük güç istasyonları vardır.
Mitokondri, tüm hücrelerdeki besinleri parçalayan ve vücudun sayısız işlevi için enerji üreten organellerdir.
Beslenme mitokondriyojenez sürecinde
kritik bir rol oynar
ve kötü beslenme
daha sonra
sağlık sorunlarına yol açabilir.
Mitokondri
içinde ATP / ADP olarak adlandırılan
bir şarj edilebilir pil sistemidir.
Pil şarj edildiğinde ATP denir.
Deşarj edildiğinde ise ADP denir.
ATP, hücredeki proteinlerin taşınması için
son güç kaynağıdır.
Bu hareket, hücrenin yapması gereken her şeyi yapmasına izin verir.
Güç, ATP aküsünden boşaltılarak deşarj olur ve ADP olarak adlandırılır.
Elektronlar daha sonra ADP’yi ATP’ye geri yüklemek için
hücre zarından aşağı indirilir.
Bu işlem her hücrede günde yaklaşık 70 kez gerçekleşir.
Bizler artık
Kronik hastalığa
bir gerilim kaybının eşlik ettiğini anladık.
Ve eğer o plastik yağları yerseniz,
hücre zarlarınız selofan haline gelir
ve herhangi bir yük tutmaz = ölü piliniz olur!
Kanola Yağı, plastik yağlara benzer şekilde davranır
özellikle kaçınılmalıdır.
Sahip olduğunuz toplam mitokondri sayısı
(ve böylece toplam şarj edilebilir ATP / ADP pil sayısı),
sahip olduğunuz
FONKSİYONEL tiroid hormonunun
miktarına göre belirlenir!
Kurşun, civa, kadmiyum gibi ağır metaller
mitokondriyi yok eder
ve böylece voltajınızı azaltır!…
Kurşun, Çin’den ithal edilen ürünlerde yaygın olarak bulunur.
Dünya Sağlık Örgütü’ne göre,
insanlarda cıvaların% 80’i diş dolgularından gelmektedir.
“Gümüş dolgular” çoğunlukla cıvadır.
Her grip aşısı olduğunda, civa enjeksiyonu olur!
Dişlerde yaşayabilen bakterilerden gelen
güçlü enzimler (toksinler),
gliotoksinler ve tiyoeterler olarak adlandırılır.
Bu zehirler mitokondrilerin dişinize yakın hücrelerde kapanmasına neden olur!
Bir dişte, bir kanalda veya bir diş çevresindeki kemikte
herhangi bir enfeksiyon,
agresif bir şekilde ele alınmalı
yoksa başka bir yerde kronik hastalıklar ortaya çıkacaktır.
Vücudunuzun idrar ve tükürük pH’ı,
yediğiniz farklı yiyecekler gibi farklı girdiler nedeniyle değişebilir.
Bu da bize hücresel sağlığımız hakkında çok şey söyleyebilir.
—————————
İlginç bir şekilde, vücudunuza etki eden farklı gıdalar
vücudunuzun toplam alkalisini artırabilir veya azaltabilir.
İnsan kanının pH’ı yaklaşık 7.4’tür ve gerçekten değişmez
(aşırı derecede hasta olmadığınız veya ölüme yakın olmadığınız sürece).
Vücut, özellikle akciğerler ve böbrekler,
kanın pH’ını sıkı bir şekilde kontrol etmek için
özenle, otomatik olarak çalışır.
Bununla birlikte, vücudunuzun geri kalanının pH seviyesi
gün içinde değişkendir.
Örneğin Mide,, çok asidiktir, tipik olarak 3.0’dan daha düşük bir pH değerine sahiptir, böylece yediğiniz yiyeceğin tamamını parçalayabilir ve ayrıca yutulan patojenleri öldürebilir.
Vajinanın pH değeri 3.8 – 4.4’tür.
Cilt 5’in altında bir pH’a sahiptir.
Vücuttaki her sistemin pH değeri,
bu bağlamda işlevine göre ayarlanır.
Kan PH ının hafif alkali kalması gerekiyor ;
7, 4 gibi…
ASİDOZ:
Çok fazla asidik gıda tüketirseniz,
vücudunuzun toplam pH yükü asidik hale gelir
ve bu “kronik düşük dereceli asidoz” olarak adlandırılır.
Asit yükünüz yüksek olduğunda,
magnezyum, kalsiyum, Potasyum ve bikarbonat
muhtemelen düşüktür.
Ve sağlığınızdaki etkilerin meydana geldiği yer de tam burasıdır ;
KEMİK SAĞLIĞINI ETKİLER:
Asidik bir diyet,
gıdalar veya alkali mineraller açısından zengin olan takviyeler ile düzgün bir şekilde dengelenmediğinde
zamanla kemik yoğunluğunu azaltabilir .
Diyetiniz yeterli miktarda alkali mineral tedarik etmiyorsa
vücudunuzun ana mineral depolama rezervlerinden
(kalsiyum ve magnezyum) alması gerekir.
Yani sağlıklı olmayan, asidik bir şey yediğinizde,
vücudunuz asitliği nötralize etmek
ve pH dengesini korumak için
vücuttaki hayati minerallerin alınması ise
zamanla, bu anahtar tamponlama minerallerinin soyulması ile kemikleri demineralize edebilir.
YAĞSIZ KAS KÜTLESİNİ KORUYUN:
Çalışmalar ayrıca, K vitamini (meyve ve sebzeler) açısından zengin gıdaların daha fazla alımının
kas kütlesi ile ilişkili olduğunu göstermiştir.
Araştırmacılar, potasyum açısından zengin, alkali gıdaların alımının hafif metabolik asidozu hafiflettiğine inanmaktadır.
Kas kütlesi de özellikle yaşlı kadınlarda
genel kemik sağlığını destekleyerek
düşme ve kırılmayı önleme açısından önemlidir.
MAGNEZYUM EKSİKLİĞİNİ ÖNLER VE BAĞIŞIKLIĞI ARTIRIR:
Asit diyeti magnezyumda eksiktir,
bu da anksiyete ve uyku sorunlarına,
baş ağrılarına
ve vücuttaki birçok sistemde olumsuz etkilere yol açabilir
Magnezyumdaki eksiklik,
güçlü bir bağışıklık sistemi için gerekli olan
D vitamini aktivasyonunu da etkiler.
AĞRI, İLTİHAP VE HASTALIK RİSKİNİ AZALTIR:
Araştırmalarda ileri yaş kadınlar ,
vücutları daha alkali hale geldikçe,
daha az eklem ağrısı, adet rahatsızlığı ve iltihaplanma geçirdiler
Kronik asidoz
kronik ağrı ve iltihaplanma ile ilişkilidir,
özellikle kronik sırt ağrısı ile ilişkilidir.
Araştırmalar alkali bir diyetin
kardiyovasküler hastalık, kanser ve diğer kronik hastalık riski düşüklüğü ile bağlantılı olduğunu göstermiştir .
Hayvan ve hücre çalışmaları,
asidik ortamın
kanser proliferasyonunu destekleyebileceğini göstermiştir.
—————————Asitli /Alkaline Gıdalar Nelerdir?
Tüm yiyecek ve içecekler farklı seviyede
asit veya alkaliteye sahiptir.
İşlenmiş gıdaların çoğu, etler, hızlı yiyecekler, alkolsüz içecekler asidiktir. Oysa neredeyse tüm taze meyve ve sebzeler alkalidir
İnternetin her yerinde farklı yiyeceklerin
pH seviyeleri hakkında bilgi veren çizelgeleri bulabilirsiniz.
Genel olarak, farklı gıdalara atanan pH değerleri,
vücut üzerindeki asit veya baz etkisini belirler .
Ancak bazı yiyeceklerin vücut dışında farklı pH değerleri olduğu için bazı istisnalar vardır.
Yani bir limon (vücut dışında) pH 2 olan asidik bir meyvedir, ancak vücutta alkalize edici bir etkiye sahiptir!
Bazen biraz kafa karıştırıcı,
ancak genel olarak, meyve ve sebzeler
fazla alkali (mineral içeriğinden dolayı)
ve et, kümes hayvanları, süt, şeker, işlenmiş gıdalar, kafein, vb. asidiktirler.
Suyun alkali hale gelmesi için
birkaç malzemeye ihtiyacımız var.
İlki limon.
İkinci yöntem ise suyunuzun içerisine karbonat koymak
Kaçınılması gereken en asidik oluşturan gıdalar arasında
süt ürünleri, işlem görmüş etler, rafine edilmiş un ve şeker ürünleri bulunur.
Pozitif baz yükü ile sonuçlanacak yemeklerin seçilmesiyle birlikte,
daha fazla mineral içeriği
ve daha az toksin (asit olan) sağlayan kaynaklardan
besinlerimizi
acilen dikkatle
belirlememiz gerekiyor…