Esseniler
Paramparça Geçmiş
Din, geçmişten bu güne gelişim gösteren bir düşünce sistemi olarak konumlandırıldığında mevcut bilgimiz parçalara ayrılmış ve farklılaşmış bir görüntü algılamamıza sebep olabilir. Oysa eksik parçaları birleştirebilecek verilere sahip oldukça, aslında temelde birinin diğerinden çok da farklı olmadığını ileri sürmek mümkündür. İnsanlık tarihi iyi ve kötünün durmadan birbirine harmanlandığı bir döngünün etkisinde gibidir. Aydınlığın yayıldığı ve egemen olduğu dönemlerde bile karanlığın etkisi kendini göstermiştir. Adeta tam mutluluğun yakalandığı dönemlerde birileri çıkıp bunu bozmak için gereken çabayı göstermiştir.
İnsanlık Tarihi
İlkel insan topluluklarında güvenlik ve birlik sağlamak, birlikte hareket etmeyi kolaylaştırmak için aslında toplumun davranış kurallarını oluşturan kavramların itiraz edilmeden kabul ettirilebilmesi için bu kuralların kaynağının ilahi bir güce dayandırılması mantıklı bir çözümdür. Böylece yöneticiler, güçlerini aldıkları ilahi kaynak sayesinde iktidarlarını sürdürülebilir kılmışlardır. Bilgiyi birbirine aktararak uygarlık birikimini artıran ve paylaşan insan toplulukları din ve toplumsal hayatı birlikte sürdürmüşlerdir.
Tarihi milattan önce 11.000’lere kadar giden Urfa yakınlarındaki Göbeklitepe kalıntılarında bulunan tapınak henüz cilalıtaş devrinde olan ve şehirlerini bile kurmamış insan topluluklarının bir tapınak inşa etmiş olduklarını düşünmemize neden olmuştur.
Henüz yazı olmayan bir dönemde yaşayan insanlar deneyimlerini ve birikimlerini birbirlerine sözel olarak aktarabilmektedirler. Eğer bir nedenle, bu aktarım kesintiye uğramışsa kaybedilen bilgiyi yeniden bulmak söz konusu değildir. Yani atalarımız belki de defalarca aynı buluşları yeniden yapmak zorunda kalmış olabilirler.
Bu durum bizim insanlık tarihine de bakışımızı etkilemiştir.
Toplam 15 bin yıllık bir perspektif üzerinden bakılırsa neden olmasın? Neyse ki yapılan araştırmalar bizi bu noktadan
İlk İnsanlar
Paleolitik İnsanlar (2 Milyon Yıl Öncesi)
Mesolitik İnsanlar (20-10 bin ile MÖ 5000)
Neolitik İnsanlar (MÖ 4500 ile MÖ 2000)
Biz
şeklinde bir sıralamaya getirmiştir.
Peki, ya gerçekte olan durum aşağıdaki gibiyse?
İlk İnsanlar
Paleolitik İnsanlar (2 Milyon Yıl Öncesi)
Mesolitik İnsanlar (20-10 bin ile MÖ 5000)
Neolitik İnsanlar (MÖ 4500 ile MÖ 2000)
Büyük Unutuş |
10,000 Diğer Kültür Biz (1)
İnsanlar birbirlerine hikâyeler anlatarak kültürü aktaran bir topluluktur. Bizi benzersiz yapan budur(2). Ancak yazı olmadan aktarım kolayca kesintiye ve kayba uğrayabilir. Belki de 2 milyon yıllık tarihimiz boyunca çok önemli edinimlerimizi unutmuş olabiliriz.
Efsaneler
Belki de elimizde kalan söylenceler düşündüğümüzden çok daha eskilerden kalan fısıltılardır.
Gılgamış Destanı (Ya da Nuh Tufanı Söylencesinin öncülü)
Yaratılış (Tanrının dünyayı 6 günde var etmesi)
Vaad Edilmiş Topraklar
Kuşkusuz efsanelere başka pek çok örnek verebiliriz.
Yazı bulunuşundan bugüne uygarlığımızın inanılmaz bir hızla ilerlemesine neden olmuştur. Evrenin doğduğu anı yaptığımız gözlem araçları ile tespit edip dahası onun 13,8 milyar yıl öteden görüntüsünü tespit edebiliyorsak, bunun nedeni: yazı ile en az kayıpla deneyimlerimizi yeni nesillere aktarabilmiş olmamızdır.
Dini öğretilerin de birbirlerinden etkilendiği ileri sürülebilir.
Musevilik doğrudan Aton Dini olarak bilinen tek tanrılı eski bir Mısır inancından kaynaklanmıştır. Dolayısıyla aslında bugünkü hâkim dinlerin, Akhenaton’un dininin takipçileri olduğu da ileri sürülmektedir(3).
Osiris Mabedinde inisiye olan Musa Saabi inançları ve Osiris dininden etkilenmiştir. Dinini yaymak için 70 kişiyi tekris etmiş ve bunlardan “kabul edilmişler” anlamında Kabbalacılar olarak söz edilmiştir. Musa’nın ezoterik dinini bu kişiler ve takipçilerinin yaydığı ileri sürülür. Kabbalacılardan zorunlu göçler sırasında Yahuda Çölünde kalanlara Esseniler (tekili İsiyim) denildiği diğer bir kısmının ise Simyacılar olarak Avrupa’ya geçtiği daha sonra Catharlar ve Templierlere katıldıkları ileri sürülür.
Ölü Deniz Parşömenleri
1947 yılında Kumran’da Ölü Deniz Kıyısında bir Bedevi Çoban tarafından bir mağarada bulunan Ölüdeniz yazmaları 1958 yılına kadar 10 yıl süresince 11 mağarada yapılan kazılar 800 kadar yazmanın gün ışığına çıkmasını sağlamıştır. Bulunan metinlerin dörtte biri kadarı Tevrat’ta geçen metinlerdir. Bu belgeler aynı zamanda bunları yazan topluluğun inançları ve yaşayışları hakkında da bilgi vermektedir.
Bu metinleri bir Yahudi topluluğunun yazdığı ve bu topluluğun Esseniler olduğu düşünülmektedir. En eskisi MÖ 250 en yenisi ise MÖ 68’e tarihlenmektedir. Son tarih aynı zamanda Kudüs’e giden Roma ordularının Kumran kentini yıktıkları tarihtir (4).
Tarih sahnesinden bir anda yok olan Esseniler, nasıl bir topluluktur?
Esseniler
Esseniler, MÖ 500 yıllarından itibaren Filistin’le Mısır arasındaki Yehuda Krallığı bölgesinde yaşadıkları söylenen Yahudi mezhebidir. Flavius Josèphe, kendi döneminde var olan üç Yahudi mezhebinden bahseder. Bunlar: Ferisiler, Sadukiler ve Esseniler’dir (5). Esseniler’in farklı düşündükleri, kuralcı Farisilerle sürekli mücadele içinde oldukları ileri sürülmüştür.
Köken olarak Esseni kelimesi Aramice Hase (aziz, saf) kelimesinden gelmiş olabilir. Philon da “Essaoi” kelimesinin Grekçe Ösioi (aziz, dindar) kelimesi ile ilişkili olduğunu söylemiştir. Bu kelime hakkında bir başka görüş ise hassaim (sessiz) kelimesinden türediğidir. Esseniler, kendi inançları hakkında dışarıya sessiz kalmışlardır (6).
İsrail Krallığı yıkıldıktan sonra 12 kabile dağılmıştır. Kabilelerin bir bölümü Pers tarafında bir bölümü de Mısır tarafında kalmıştır. Sürgün yıllarında Musevi dini Kuzeyde Zerdüşt ve Sümer, Güneyde ise Mısır ve Helen etkisiyle değişikliğe uğramıştır. Mısır Yahudileri İskenderiye okulunu kurmuşlardır. Düşünceleri Helen ve Mısır doktrinleriyle bir senteze gitmiştir. Aynı dönemde Osiris rahipleri de İskenderiye Okulunda Yahudilerle birlikte çalışmışlardır.
Böylelikle Musevilikte iki ana eksen ortaya çıkmıştır: Filistin Okulu ve İskenderiye Okulu. Zaman içinde giderek Essenilerin oluşturduğu ileri sürülen İskenderiye okulundan bir grubun ayrılarak Vaftizci Yahya (John) ve İsa’nın başı çektiği Hıristiyanlığa dönüştüğü söylenmektedir.
Yine bazı din tarihçilerine göre, Helen etkisi ve İskenderiye ve Filistin ekolleri John ve İsa her ikisi de fakir Esseni topluluğunun üyeleri olup, Musevi dinine mensuplardı. İsa’nın hocası olan Vaftizci Yahya, Kudüs Tapınağı rahibinin oğluydu. Yahya İskenderiye’ye yerleşti. Orada vaazlarına devam etti. Platon’dan çok etkilendiği bilinmektedir. 12 Havariler’den olan Paul, burada yetişen rahiplerden biridir. Paul’ün sonradan Anadolu’ya kaçtığı ve burada Efes’de bir kilise kurduğu söylenmektedir. Mısır Yahudileri yani Esseniler’in İskenderiye’de bir akademi kurdukları ileri sürülür. Burada Helen ve Yahudi kültürü zaman içinde bir senteze gitmiştir. “Kutsal Ruh” kuramı burada ortaya çıkmıştır. Daha sonra da yeniden diriliş öğesi işlenmiştir (7).
Tarihçi Flavius Josèphe’e göre Esseniler sadece bir kentte değil, her kentte çok sayıda kişiden oluşan gruplar halinde görülmüşlerdir. Helenistik Yahudi filozof Philo Judaeus Filistin ve Suriye’de 4 binden fazla olduklarını ileri sürmüştür (8). Roma’lı yazar, doğacı ve doğa düşünürü Yaşlı Pliny, Essenilerin Ölü Denizin Batı yakasında sahilden uzakta Engeda isimli kasabada yaşadıklarını belirtmiştir (9).
Bazı modern akademisyenler ve arkeologlar Essenilerin Ölü Deniz Judean Çölünde yer alan Kumran düzlüğünde yerleşik olduklarını ve Ölü Deniz tomarlarını da Essenilerin yazdıklarını ileri sürmektedirler. Bu teori kesin olarak kanıtlanamamıştır (10).
Josephus (Yusuf) Süleyman Tapınağı döneminden şehir duvarlarındaki Esseniler Kapısını refere ederek, Essenilerin de şehrin bu bölümünde yaşamış olduklarını ileri sürmüştür.
Diğer yandan Essenilerin hiç var olmadıklarını ileri süren bir akademik görüş de bulunmaktadır. Kudüs İbrani Üniversitesi’nde Yahudi Mistisizmi Öğretim Üyesi Prof. Rachel Elior, Essenilerin 1. Yüzyılda yaşamış olan Yahudi-Roman tarihçi Flavius tarafından uydurulmuş olduğunu ve bunun da yüzyılarca bir gerçek olarak nesilden nesile iletildiğini ileri sürmektedir. Kumran’da bulunan 900 yazıtın hiçbir yerinde Essenilerin kendilerinden söz etmemiş oldukları, geçen 60 yılda yapılan metinlerde yapılan araştırmalarda içeriklerde Essenilerin bulunamadığı. Bunun efsane içerisinde bir efsane olduğundan söz etmektedir (11).
Essenilerin Kumran’da bulunan Ölü Deniz Parşömenlerini yazmadıkları, bu metinlerin, eski Yahudi toplulukları tarafından oluşturulduğu özet sonucunu anlattığı kitabıyla Şikago Üniversitesi Yahudi Tarihi ve Uygarlığı Profesörü Norman Golb’u da burada anmak gerektiğini düşünüyorum (12).
Esseniler ve Ezoterik Yapıları
Essenilerin tarihte var olup olmadıklarını konusunu bilim insanlarına bırakıp, elimizdeki veriler ile nasıl bir topluluk olduklarını anlamaya çalışalım.
Essenilerin kuruluşunun tek tanrı inancının bozulduğunu düşünen Musevilerin ayrı bir tarikat olarak örgütlenmeleri ile olduğu düşünülmektedir. Bu Yahudi dindar topluluk bozulduğunu düşündükleri inanışın yerine kavramlarda daha esnek, uygulamalarda ise katı bir anlayış geliştirdiler. Hint öğretilerinden etkilenen ancak temelde eski Mısır’ın temel moral değerleri olan Maat inancına yakın kısaca hakikate uygun yaşama esasını kabul ettikleri düşünülmektedir (13).
Esseniler Kudüs’ü terkederek Kumran’da manastır benzeri bir inziva düzenine çekildikleri ileri sürülür. Esseniler’in Süleyman Mabedi’nin mevcut halinden rahatsız olarak, Kumran’da bir “Ruhani Mabed” oluşturmaya çalıştıkları ileri sürülmüş. Kumran’daki kazılarda bulunan iki büyük sütün tabanı, Essenilerin iki sütun ve aralarındaki kapı ile gerçek Mabed’i sembolize ederek, törenlerini bu sembolik Mabed’de yaptıklarını düşündürmektedir (14).
Esseniler kendilerini Yahudi toplumu içerisinde seçkin bir grup olarak nitelendirirler. Topluluklarına dahil edecekleri kişilerde aradıkları bazı özellikler dikkat çekicidir.
Esseniler kendi aralarında “kardeş” kelimesini kullanır ve kendilerini “İnleyenler” ve “Ah edenler” olarak vasıflandırırlardı (15).
Topluluğa girmek isteyen aday 3 yıl süren bir sınav dönemi geçirirdi. Adaya öncelikle Esseniler gibi yaşamayı öğrenmesi için bir küçük balta, bir peştamal, bir beyaz elbise verilirdi. Bu deneme süresinde aday nefsine hakim olabildiğini gösterebilirse, daha sıkı kurallara uyması istenir ve su ile bir tür arınma ve temizlenme ritüeli yapmaya hak kazanırdı. İzleyen dönemde 2 yıl kadar karakteri ve davranışları gözlenir, ancak bundan sonra uygun görülür ise topluluğa alınırdı.
Giriş (inisiasyon) Töreninde aday;
– Dindar kalacağına,
– İnsanlara adaletli olacağına;
– Kimseye zarar vermeyeceğine;
– Zalimlere karşı savaşacağına;
– Devleti yönetenlere karşı sadık olacağına;
– Yönetim kendisine geçerse baskıcı olmayacağına;
– Emrindekilere karşı bir üstünlük göstergesi olabilecek bir işaret veya farklı giyim ve kuşamı olmayacağına;
– Daima gerçeği arayacağına ve yalancıların hatalarını ortaya çıkarmaya çabalayacağına;
– Kötülüklere karşı ruhunu temiz tutacağına;
– Ölümle tehdit edilse dahi topluluk üyelerinden hiçbir şeyi gizlemeyeceğine ve mezhebin sırlarından hiçbirini diğer insanlara açıklamayacağına;
dair yemin ederdi (16).
Kademeli bir ezoterik derecelendirme sistemine sahip olduğu da eldeki verilere dayandırılmaktadır. Kimi yerde 4 derece olarak belirtilse de daha fazla derece olduğu şeklinde yorumlar da bulunmaktadır.
Kurtulanlar,
Tövbekarlar,
Fakirler,
Gerçekçiler,
Azizler,
Seçilenler.
Sofra da Esseniler için önemli bir kavramdı. Aynı topluluk üyeleri ile sofraya oturmak, tanrıya ulaşma yolunda arınma ve iman seviyesi göstergesi olması nedeniyle önemlidir.
Yemek, bir ibadet ritüleli içinde gerçekleştirilirdi. Sofra ahirette Mesih ile birlikte yapılacak şöleni temsil ediyordu. Güneşin doğuşundan önce dünyevi hiçbir söz edilmez, dua edilirdi. Güneş doğduktan sonra, herkes işinin başına geçerdi.
Öğlene doğru, su ile temizlendikten sonra elbiselerini değiştirir birlikte yemek üzere toplanırlardı. Öğle ve akşam iki defa yemek yenirdi. Yemeğin başında ve yemekten sonra üstad, dua ederdi. Yemek oldukça mütevazı olurdu. Yemekten sonra tekrar eski elbiselerini giyer ve işlerinin başına dönerlerdi.
Baş Üstadın yönetiminde bir Konsey topluluğu idare ederdi. Topluluk Hz. Musa öğretisine sıkı sıkıya bağlı olup bunu değiştiren, bozan ruhban sınıfa karşı dini en doğru hali ile algılamak ve onu korumak için çaba göstermektedir. Bu bağlamda dini gerçeği orijinaline sadık kalarak anlamak ve gerçekte verilen mesajı anlayıp iletmek için ezoterik yöntemi kullanmış oldukları ileri sürülebilir.
Cezalandırma yöntemleri de ilginçtir. Büyük günah işleyenler topluluktan uzaklaştırılırlar. Böylelerinin diğer insanlardan yiyecek alması yasaktır. Son derece zor şartlarda ot yiyerek zayıf düşen bu eski üyeler bu şekilde bir deri bir kemik kalır ve böyle ölürlerdi. Kimi zaman yeterince çektiği düşünülen üyeler tam son nefeslerini verecekleri zaman yeniden gruba kabul edilir ve cezalarını çekmiş olarak hayatlarına devam edebilirlerdi.
Essenilerin ana doktrinleri “sevgi” olarak nitelenebilir. Bu sevgi Tanrıyı Sevmek, Erdemi Sevmek ve İnsanları sevmek şeklinde bir tanıdık üçlü yapı (teslis) olarak karşımıza çıkar (17).
Yeni üyelerin kıdemliler karşısında durumları çok düşüktü. Yanlışlıkla bir yeni üye kıdemli bir üyeye dokunursa kıdemli üye kendisine kirli biri dokunmuşçasına arınıp temizlenmek için yıkanırdı. Günümüz için tanıdık bir Obsesif Kompülsif Bozukluk böyle davranışlara sebep olmuş olabilir mi? Belki.
Essenilerin Hayat Tarzları
Yine şüpheli 1. Yüzyıl tarihçimiz Josephus’un anlatımıyla Esseniler tarım ve el sanatları ile üretim yapıyor, bunu topluluk içerisinde paylaşıyorlardı. Bir tür komün ya da manastır hayatı olarak yorumlanabilecek bu yaşam şeklinde mallar ortak olarak kullanılıyor ve az ile yetinmek esas kabul ediliyordu. Tevrat hükümlerine göre yaşam esastı.
Evlilik yapmıyorlardı. Bu nedenle çocukları da olmadığından dışarıdan uygun adayları aralarına alıp yetiştiriyorlardı. Küçük de olsa bir kısım Essenilerin evlilik yaptıkları da ileri sürülmüştür. Bu kesim evliliği reddetmenin insan neslini yok edebilecek tehlikeli bir düşünce olduğunu ileri sürüyorlardı. Ancak evlenecekleri kadını belirlerken de 3 yıllık bir dönemde temizlik sınavından geçirip, ancak doğurgan olduğunu anladıkları zaman evleniyorlardı.
Stresten uzak ve dingin bir yaşam sürdüklerinden Essenilerin genellikle 100 yaşından fazla yaşadıkları ayrıca bir kısmının Romalılar tarafından vahşi şekilde öldürüldüğü da aktarılanlar arasındadır.
Dinsel İnançları
Yahudi inancı esası hep önde tutulmuştur. Ölümden sonra yeni bir bedende yeniden doğuş ve hüküm günü inancı belirgindir. Sadece doğruların dirileceği inancı hâkimdir.
Melekler ile ilgili zengin bir inanç yapısı söz konusudur. İyi ve kötü meleklere inanç söz konusu olduğu gibi koruyucu melekler olduğuna da inanılmaktadır. Ruhun ölümsüzlüğüne ve ebedi olarak varlığını sürdüreceğine inanırlardı. Eski Çoktanrılı Yunan inancına benzeyen bir ahiret yaklaşımları da vardır. Erdemli ruhların ölüm sonrasında mutlu olacakları okyanus ötesi bir mekana gidecekleri metinlerde tasvir edilmiştir.
Dualist bir mesih anlayışları vardır. Bir Mesih Kral düzeni yeniden kuracak, bir mesih haham da bozulan din anlayışını düzeltecektir.
Gnostisizmin ilkeleri le benzerlikleri nedeniyle bu topluluğun Gnostik bir topluluk olduğu da sık sık dile getirilmiştir.
Gnostizim
Essenilerin dinin gerçek anlamını arayışları yüzünden gnostik bir topluluk olduğu ileri sürülmüştür. Peki gnostiklik nedir? Terim, eski Yunanca’daki “sezgi veya tefekkür yoluyla edinilebilen bilgi” anlamındaki “gnosis” sözcüğünden türetilmiştir. (Gnosis üç bilgi türünden biridir. Diğerleri, öğrenimle öğrenilebilir bilgi “mathesis” ve ancak ıstırap çekerek öğrenilebilen bilgi “pathesis”tir.) Eski Yunan ezoterizmine göre nasıl ıstırap yoluyla ulaşılabilecek bilgiye öğrenim ve sezgi yoluyla ulaşılamazsa, sezgi yoluyla öğrenilebilecek bilgiye (gnosis) de ne ıstırap yoluyla ne öğrenim yoluyla ulaşılabilir. Bu yüzden kimileri gnostisizmi “‘sezgi’ yoluyla alınan ‘bilgiyle kurtuluş öğretisi'” olarak tanımlar (18).
Nedir Gnostikliğin ilkeleri?
1- Hakikatlere ulaşabilmede dinler yetersizdir.
2- Hakiki bilgiler, yani hakikate ait ya da hakikate yakın bilgiler ancak ruhsal ve psişik gelişim yoluyla edinilebilir.
3- Ruh ölümsüzdür. Ruh dünya yaşamında bir tür hapishane yaşamı geçirmektedir.
4- Gerçek olan, fiziksel dünya yaşamı değil, ruhsal yaşamdır.
5- Dünya düalite ilkesinin geçerli olduğu bir gelişim ortamıdır.
6- Ruhsal gelişim yolunda en önemli bilgi kaynaklarından biri ruhsal alemden ruhsal irtibatlarla alınabilecek yüksek bilgiler içeren tebliğlerdir ki, bunlar ruhsal bakımdan seçkin insanlara verilir(19).
İsa Bağlantısı
İncil’de geçmemekle birlikte Ölüdeniz Parşomenleri bulunduktan sonra Hz. İsa ile Esseniler arasında bir bağlantı olduğu düşünülmüştür. Essenilerin su ile temizlenme ritüelleri ve Vaftizci Yahya’nın su ile vaftiz yapması gibi rastlantılar bu tür düşünceleri kuvvetlendirmiştir. Bu bağlantı ile ilgili kesin bir sonuca ulaşılamamasının nedenlerinden biri böyle bir topluluğun gerçekten yaşayıp yaşamadığına ve topluluğa atfedilen pek çok özelliğin aslında başka Yahudi topluluklarının özellikleri olması olasılığına da dikkat çekmek gereklidir.
İsa’nın Esseniliğe alınışı ve Vaftizi (Abdest)
İsa’nın Esseniler tarafından yetiştirildiği ileri sürülmektedir. Mesajı Ahlak ve Sevgidir. Yaratıcının bilgi ve sevgisini anlatır. İnsanları seven, şefkatli bir tanrıdan bahseder. Bu yüce varlığı mutlu etmek için Maat yasasına göre yaşamak yeterlidir. İsa’nın kendisinin beklenen mesih olduğunu ileri sürdüğü ve Yahudi Kralı olmak istediği bilinmektedir. Ancak öğretiyi hazır olmayan sıradan insanlara açması nedeniyle Essenileri hayal kırıklığına uğrattığı ve bu nedenle Essenilerin sessizleşmesine neden olduğu ileri sürülmektedir. İsa mesajlarını verip zamanın yönetim erki ve Yahudi din adamlarının kendisini ortadan kaldırdığı olaylar dizisinden sonra, aslında kendisini hiç görmemiş olan Aziz Paul (asıl adı Saul) isimli bir başka Yahudi İsa’nın mesajlarını bozarak yeni bir din kurmuştur. Bu dindeki Tanrı kızgın olabilmekte cehennem ve Şeytan gibi kavramlar ile Tanrı sevgisi yerine korkusunu aşılamaktadır. Ardından kurulan kilise ve İsa’nın ölümünden 300 yıl sonra toplanan İznik Konsül’ü İsanın mesajları yanında başka pek çok kavramı dinin içine almıştır. İsa’nın gerçek mesajlarının Kumran’da ve Nag Hammadi’de bulunan parşömenlerde olduğu ileri sürülmektedir (20).
Modern Esseniler
Günümüzde Esseniler Ölü Deniz Parşomenleri bulunduktan sonra modellenen Eski Essen Düzeni’ı Grace Mann Brown isimli hanım tarafından 19. Yüzyılın sonlarında kurulmuştur. Gülhaç hareketi daha sonra bu oluşumu kendi yönetimi altına almıştır.
Nasıralı Essenler Düzeni Amerika Birleşik Devletlerinde Abba Yesai Nasrai (Davied Asia Israel) tarafından 1981’de kurulmuştur, inançlar arasındaki bağlantıları anlamaya yönelik, Gnostik Hıristiyan, Budist, Maniheist inançlar ve uygulamalar üzerine faaliyet göstermektedir.
Quebec, Canada’da Essen Ruhu isimli bir oluşum Olivier Manitara tarafından kurulmuştur.
Amerika birleşik devletlerinde de Essen hareketleri ve Kiliseleri vardır (21).
Sonuç
İnançlar birbirlerinden etkilenmiştir. Ezoterik öğretiler de öyle.
İster yaşamış olsunlar, ister bir tarihçi tarafından uydurulmuş olsunlar, Esseniler kapalı bir gruptur. Kılı kırk yaran seçkinci ve katı disiplinli yapısıyla muhtemelen misyoner hıristiyanlık, budizim ve İslam gibi inanışlarla rekabet edememiş, var olmuş ise de bir süre sonra yok olmuş ya da asimile olmuşlardır.
Günümüz ile 2000 yıl öncesi arasında dramatik bir nüfus farkı vardır. 1 yılında Dünya insan nüfusunun 200 – 400 milyon arasında olduğu tahmin edilmektedir. 7 milyara yaklaşan nüfusun yaşadığı dünyamızda ana akım inançlar yanında insan nüfusu ile orantılı olarak dini anlayış çeşitlenmeleri normaldir.
Zaten inançların da ezoterik yorumlarında hep “gerçeği aramak” vardır. Ancak neyi aradığını tam olarak bilmeden arayış bir tür hedefsizlik olarak görülse de aslında kişinin benliğini yüceltme çabası olarak yorumlanabilir.
Dipnotlar:
1) http://www.deep-ecology-hub.com/the-great-forgetting.html
2) http://www.deep-ecology-hub.com/story-of-civilization.html
3) Berk Yüksel, Aton Dini, Konferans
4) Erhan Altunay, Ölü Deniz Yazmaları, Hermetics, http://www.hermetics.org/oludeniz.html
5) Flavius Josèphe, La Guerre des Juifs, Yunanca’dan çev.: Pierre Savinel, Paris 1997, kısım: 2/8:117-166, ss. 237-243.
6) Berk Yüksel, Esseniler ve Ölü Deniz Yazmaları. http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=101344
7) Esseniler, Vikipedia, http://tr.wikipedia.org/wiki/Esseniler
8) Philo (c. 20–54). Quod Omnis Probus Liber. XII.75.
9) Pliny the Elder. Natural History. s. 73.
10) Ellegård, Alvar; Jesus – One Hundred Years Before Christ: A Study in Creative Mythology, (London 1999)
11) Scholar: The Essenes, Dead Sea Scroll ‘authors,’ never existed http://www.haaretz.com/print-edition/news/scholar-the-essenes-dead-sea-scroll-authors-never-existed-1.272034
12) http://en.wikipedia.org/wiki/Who_Wrote_The_Dead_Sea_Scrolls%3F_(book)
13) Berk Yüksel, Akenaton’la Ezber Bozmak, Konferans. Ayrıca http://www.derki.com/ezoterik/akhenatonla-ezber-bozmak
14) İlhan Or, Kral Süleyman Mabedi.
15) Şişman, “Lut Gölü Yazmaları”, s. 52
16) Flavius Josèphe, a.g.e., kısım: 2/8: 137-142, s. 240.
17) Fragments of a Faith Forgotten by G.R.S. Mead, http://www.gnosis.org/library/grs-mead/fragments_faith_forgotten/fff14.htm
18) http://tr.wikipedia.org/wiki/Gnostisizm
19) http://tr.wikipedia.org/wiki/Gnostisizm
20) Berk Yüksel, Akenaton’la Ezber Bozmak, Konferans. Ayrıca http://www.derki.com/ezoterik/akhenatonla-ezber-bozmak
21) The First Essene Church, The Order of the Essenes – Los Angeles Chapter, The Essene Ministry Cathedral City CA