Evlerin ve Eşyaların Esiri Bizler
Hepimizin evde huzur bulduğu veya kendini rahat hissettiği yerler vardır.Şimdi bir düşünün neresi diye? Diyelim ki bir koltuğunuzu düşündünüz.Muhtemelen cam kenarı, karşısında Televizyon, sol tarafında biraz daha uzakça bir köşede yemek masası ve konsol.Ortada bir sehpa,muhtemelen bir 2’li bir 3’lü koltuk ve yastık dolu.Eee benim de huzur bulduğum veya rahat hissettiğim yere benziyor sizin yeriniz.Benim de ,benim de,benim de …Çok az farklı cevaplar olabilir.Eviniz kaç katlı olsa da ,kaç m2 olsa da genel de bir yerde otururuz.
Oturma odası kavramı yavaş yavaş yok olsa da hala misafir için ayrılan örtü,tabak,çanak devam ediyor.Birileri gelirse diye evin bir yerlerinde kullanılmaya hazır bekleyen havlu,örtü,yemek takımı,yatak takımı ciddi yer kaplıyor.Çeyizlerimiz de gelen bu eşyalarla herhal de zor şartlar altında başka şehirler de okuyan öğrencilerin eksikleri çok rahat tamamlanır.Eşya da kullanıldığı için eşyalığını bilir.
Kimse salonunu şöyle düşünüyor mu? Evde yaşayan 4 kişinin istediği koltuk,minder artık hangisinde rahatsa salona dekoratif olarak yerleştirilse.Cam kenarında yemek masası olsa duvar dibinde değil.Televizyon ünitesinin olduğu yerde bir kitaplık , televizyon başka bir oda da kim seyredecekse oraya gitse.Ortada büyük bir sehpa yerine boşluk.
Evet ‘Ama o zaman aile bireyleri televizyon seyretmek için başka bir odaya giderse zaten bir tek akşam beraber oluyorlar artık iyice uzaklaşırlar” diyenleri görüyor gibiyim.Acaba sizce 4 kişi aynı oda da oturuyor mu? Diyelim ki oturuyor akıllı telefon ve tabletlere bakmaktan birbiriyle konuşuyor mu? diye sormak isterim.Bence aileler çocukları kursa gitmiyorsa (bale,piyano,yüzme, basketbol, voleybol, keman, resim, el sanatları, dershane…) sadece pazar sabahı bir kahvaltı da beraber.
Aslında gelmek istediğim nokta dışarıdan bakıldığında apartman duvarlarının bizleri gizlediğini düşünüyoruz.Ama inanın ilk paragrafta olduğu gibi çok kişinin huzur bulduğu veya rahat ettiği yerin aynı olduğu ,eşyaların hemen hemen aynı yerlere yerleştirildiği evlerin ve eşyaların esiriyiz bizler.Alışkanlıklarımız,daha önce yaşadığımız evde gördüklerimiz esir etmiş bizleri.Çoğumuz -ki ben de – evde bir değişiklik yapılınca bir tuhaf oluruz .Sağ tarafımda sehpa yok çayı nereye koyacağım deriz, sonra sol tarafımıza koyarız ve alışırız ona da .Hiç tanımadığınız bir eve misafir gitseniz salonda ki eşya düzeni sizi nadiren şaşırtır.Çünkü tüm eşyalar öğrenildiği yerdedir. Varsa oturma odasını yok eden oraya yemek takımı ve konsolünü koyan ve salonu daha ferah bir duruma geiren kaç aile tanıyorsunuz.
” Aslında insanı en çok acıtan şey hayal kırıklıkları değil, yaşanması mümkünken yaşayamadığı mutluluklardır ” der Dostoyevski.
Bizler belki bir çok şeyi değiştirecek güce ve cesarete sahip değiliz.Belki yanlış zaman da yanlış yerde olduk.Bunlar derin felsefi konular .Ama en azından koşturarak geldiğimiz sıcacık çorbamızı ,çayımızı içtiğimiz evimizin,eşyalarımızın esiri olmayalım.
12 kişilik yemek takımı daha önceden kırılmış 12 ayrı yemek takımından oluşuyorsa ”Her birinin ayrı anısı var ”diye bakalım.12 kişi geldiğinde tam bir takım olmalı diye bir düşünce varsa bu eşyanın egemenliğidir.
Misafir yatıracak yerim yok düşüncesi ” Yer yatağı her yeri misafir odası yapar” düşüncesine bırakmalı kendini.
Bu konular da ben de şu şurada olmalı, bu burada durmalı diye bazı eşyaların esiri olan birisi olarak Kitaplığımın esareti hariç hiç bir eşyanın esareti altına girmemeyi 2016 da hedefledim.
Düşünün o eşyalar, o ev şekil değiştirirse ne kadar üzülürsünüz,o eşyalar o ev de yaşadıklarınızı anlamlı kılanlar olmazsa ne kadar üzülürsünüz.
Evlerin ve eşyaların esaretinden kurtulmak için mesela bugün evinizde bulunan 50 ye yakın havludan birini kesip çöpe atın mesela.
Sevgiyle kalın.