Ezoterik ve Evrimsel anlamda “İNSAN”
İnsanın insan olabilme yolculuğuna çıkabilmesi için önce kendisini keşfetmesi gerekir sanırım. Yani maddi olarak insan nedir, bilimsel olarak insan nedir, düşünsel olarak insan nedir, insanın toplamı nedir, maddi, düşünsel, bilimsel yanların bileşiminden oluşacak olan insan nedir? Ve kişi belki de kendisine önce şunu sormalıdır, ben insan mıyım, tam ve mükemmel miyim? İnsanın hedefi, aslında insan olma yolculuğudur değil mi? Bu kabulle yola çıkarsak henüz insan olmadığımızı da kabul ediyoruz demektir. Zaten doğumumuz da bize bunu söylemiyor mu? Karanlıklar içinde bir yolculuğa çıkıyoruz ve son aşamada gözümüze bir ışık tutuyorlar. Ne oluyor orada pek anlamıyoruz ve ilk varsayımımız artık doğduğumuz. Halbuki bu sözün içinde bir sembolizma gizli. Doğdun, bebeksin. Yani olmamış, henüz ham. Peki bu gözümüze ışık tutulan ortam nasıl bir yer, aslında karanlık değil mi? Karanlığın ortasındayken gözümüze bir ışık tutuluyor. Yıllar sonra büyüyünce, bunun anlamını kavramaya başlıyoruz. Aslında biz yingyang’ın siyah kısmındayız, oradaki beyaz nokta bize verilen bir hedef. Yani aslında karanlıktayız. Karanlık neyin simgesi, kötülüğün, maddiyatın, hırsın, cehaletin, taassubun, adaletsizliğin aklınıza ne kadar kötü şey geliyorsa hepsinin. İçindeki beyaz nokta ne? Ümit. Oradaki o ümit var oldukça yoldan çıkmadık demektir. Ama etrafımızı karanlık sarmış ve biz de o karanlığın parçasıyız. Şimdi, o ümidi ne kadar besleyip büyütürsek, o kadar yol almışız demektir kendimize olan yolculuğumuzda. Burada bir kavram daha çıktı o zaman; kendimize olan yolculuk. Bunu da ayrıca düşünmek gerekecek sanırım. Yani aslında doğumumuzda gözümüzü açtığımızda gördüğümüz ışık, bir yolculuk başlangıcı, sağa sola sapmadan bu ışığa doğru yürüyeceksin ancak o ışığa vardığında insan olabilirsin, henüz bir hiçsin diyor. Doğumumuzdan itibaren aslında bu karanlık içinde yürüyoruz demektir bu, ama maddi alemde geçirdiğimiz her anda, aslında içimize doğru yaptığımız yolculuğu sürdürmeli, maddi alemle çok fazla kaynaşmaya girmeden, içinden sıyrılarak geçmeliyiz. Çünkü doğmak, insan olmaktır ama insan olmak ne demektir, doğduğumuzda insan değil miydik, insan olarak doğmadık mı biz? Buna çok rahat bir hayır cevabını verebilirim artık. Belki bir insan müsveddesi olarak doğduk ve belki de aynı şekilde öleceğiz. Peki burada ne işimiz var, bu dünyada, ne yapmamız lazım ki müsveddelikten kurtulalım. İnsanlık için bir şeyler yapabilmek için, dünyada doğan tüm müsveddelerin önce insan olması ya da içlerinden insan olabilenlerin üst dünyadaki bir tuğla olarak dünya zemininden çekilmeleri gerekmekte. Bütün insanlar bu dünyadaki yaşamlarının tümünü tamamladıklarında, olgunlaşıp insan olabildiklerinde büyük insanlık mabedi, insanlık için yapılmış olacaktır. Bu söylenen mabet ya da insan olmak, kesinlikle komşunun seni sevmesi, tanımadığın birine iyilik yapmak, herkesin seni sevmesi aman Ahmet bey ne tatlı adam demesi değildir. Adam olmaktır ama bu adamı lütfen gerçek insan anlamında okuyalım. Yani kendini yontmuş, adil, hırslarından arınmış, aklını her zaman inancının üzerine koyabilen kişi. Ama bunlar maddi değerler yine. Kendimizde önce bunları gerçekleştireceğiz? Peki Türkiye ya da dünyadaki insanım diyenlerin kaçı bu düzeyde? Adil miyiz diğer insanlara karşı? Adil olsak kendimize ve başkalarına adalet sarayları, mahkemeler olur muydu? Diyelim ki bazıları haksızca sorun çıkarıyor, şu ya da bundan dolayı. Peki bir tek insana bile haksızlık yapılmıyor mu, yapılıyorsa o zaman bütün insanlık kurumu adaletsizliğe teslim olmuş olmuyor mu? Bunu düzeltmek için ne yapmalıyız diye sormamalı, konuşmamalı mıyız? O zaman henüz dünyasal hırslarımızdan kurtulamamışken yani karanlık bizi aslında her anlamda yenmişken ümidi nasıl parlatacağız nasıl besleyip büyüteceğiz? Nasıl insan olacağız?
Dini dogmalara kapılmadan, kendi benliğimizde kalarak nasıl gerçek insan olacağız? Kendi içimize yönelip orada kendimizi bulup, kendimizi, asıl özümüzü tanımadan bilmeden bunu yapamayız. Artık bu noktada hiçbir maddi kavramın olmadığını, olamayacağını, kendi içsel varlığımızda yalnızca kendi mabedimizi yapmak için bulunduğumuzu anlamamız gerekir. Bu yolda bize yardımcı olacak öğretiler de var. Kabala bunlardan biri 32 aşamalı bir yol, budizmin sekiz katlı asil yolu bir diğeri ya da doğru uygulandığında tasaffuf. Bilgi tarihin çok eski dönemlerinden bize uzanıp onu bir ucundan yakalamamız için bekliyor. Bu kurumlar ve benzerleri anahtarı elimize veriyor ve tıpkı İnanna’nın yer altında kardeşine ulaşmak için 7 kapıdan geçerken üzerindeki giysileri çıkarmasında yer alan sembolizma gibi biz de çıplak gerçekliğimiz içinde kendimizi tanımamız, asıl benliğimizi bulmamız, sonra mabedin içinde (yani kendi içimizde) sembolik olarak ışığa doğru yaptığımız yolculukta gerçek ana varlığımıza ulaşmamız ve onunla bir olduktan sonra bütünün içine doğru tekrar yol almamız gerekiyor. Yol zorlu, Yüzüklerin Efendi’sinde muhteşem bir sembolizmayla bize anlatıldığı gibi, fırtınalardan, karanlığın efendilerinden kurtulup, dağın zirvesine ulaşmalıyız ki insan olalım. Ama bu yolculuk boşuna sembollerle örülmemiş, o sembolleri kendimize göre yorumlayıp çıkarsamalar yapalım diye varlar ve her kişinin sembol yorumu kendine göre olacağından, herkesin hedefi aynı, ancak yolları bireyseldir. Tek yapmamamız gereken, bu bilgileri maddi kavramlarla karıştırmamak, bu yolculuğu maddi dünyanın içindeki bir yolculuk olarak almamaktır. Her ne kadar insanın bilimsel yani maddi yapısını çok iyi bilmemiz, sonra düşünsel yani ruhsal yapısını çok iyi tanımamız gerekse de,yapmamız gereken ışık yolculuğu kesinlikle bunların tam ortasında kalan ezoterik bir yolculuktur. Maddi varlığımızı bilip onu bir sonraki düzeye taşıyamayacağımızı görerek, tefekkürden ayrılmadan kendimizi bulma yolculuğudur insan olmak.
Sevgili okuyucu, Mitra Yayınlarından çıkan Ezoterik ve Evrimsel anlamda İNSAN isimli kitabım siz bu satırları okuduğunuz sırada raflarda yerini aldı. İnsan olma yolculuğundaki İnsan’ı bilimsel ve düşünsel olarak inceleyen bu kitapta kapının anahtarını bulup kullanabilmek için temel bilgileri yazmaya çalıştım. Peki ben anahtarı alsam da doğru kullanabildim mi? Bunu henüz bilmiyorum. Ama mumumun ışığını dibime düşürmeye çalışıyorum, sizlerin de desteğiyle…