Fotoğraf Çekerken Objektif Olmak Şart!
Fotoğraf çekerken objektif olmak şart…
Bir öğrencim hatırlattı, kalabalık bir ortamda, bayramdan sonraki hafta sonu ortalık karışacak, darbe bile olabilir demişim.
Dünyayı anlamak, yerel ve güncel veriler üzerinden, ama bağımsız bir akıl yürütmeyle mümkün.
Aidiyetiniz ve sahibiniz olmadan, duygularınıza teslim olmadan, özgür bir düşünce sistemiyle, ve belki biraz robotik olmak gerek.
Bunun için de, zihni arındırmak gerek.
Ama hayatınızı yaşarken, sübjektifsiniz.
Kendinizin, ve size ait olsun olmasın, bütün çocukların geleceğini düşünürken, objektif aklınızla çektiğiniz fotoğraflar yetersiz oluyor.
Empati, sempati ve diğer duygular da son derece insani, ve hayatınızı nasıl yaşayacağınıza dair, güçlü yol işaretleri.
Ben aslında ruhçuyum.
Dünya deneyimine de, ruhun ve ruhların seçimleri ve evrensel yasalar üzerinden bakıyorum.
Ve oradan bakınca, yanlış da yok, sorun da yok, her şey yolunda ve tam olması gerektiği gibi.
Ama kendi deneyimimde de, kollektif deneyimde de, bütün seçimlerin zihinle yapıldığını da biliyorum.
Bu yüzden zihni ve rasyonel düşünceyi de önemsiyorum.
Zihin çalışmaları çok önemli, çünkü onlar olmadan, duygularımızı yönetemiyoruz.
Duyguları yönetmek şart mı?
Kendimizi akışa bıraksak, insan olmayı dibine kadar deneyimlesek, sürekli olarak kontrolsüz bir coşku yaşasak?
Cazip, ama amaçsız, kolay, ama anlamsız.
İnsan olarak gelirken, sorumlulukları da, görevleri de kabul ettik.
Ve asıl görev ve sorumluluk, diğerlerine ve bütüne hizmet.
Hayatın amacı da, anlamı da bu.
Ve ruh da sadece bunu ister.
Şu anda zihnimle çektiğim objektif fotoğraf da, duygularımın sübjektif perspektifi de aynı şeyi söylüyor.
Umutlu, ve neşeli olmak lazım.
Duygularımızı yönetelim.
Başkalarına hizmette sorumlu olduğumuz görev bu.
Her ne olursa olsun, ve ne olmazsa olmasın, umut ve neşede buluşalım….