“Genç Adam!”
Dün, bir gün önce servise verdiğimiz aracımızı almaya gittim.
Ödeme için bekliyorum. Benimle birlikte yine aracını almak üzere bekleyen bir arkadaş daha var.
Tipi tarif etmem lazım ama önce.
İyi giyimli, boynunda çantası asılı, tıknaz, 35 veya en fazla 40 yaşlarında filan. Kafası ve dötü biraz büyük vücuduna göre…
Veznenin arkasındaki çocuk buna bir şeyler söyledi o arada.
Bizim büyük döt, adeta bir Cüneyt Arkın tonlamasıyla “Seni duyamıyorum genç adam.” dedi.
Bilirsiniz ki severim ben böyle tipleri izlemeyi.
Ulen yaşın kaç, başın kaç ki, neredeyse aynı yaştaki adama “Genç adam” diyorsun Hıyar herif diye geçti içimden…
Neyse, bir kaç dakika sonra bu defa telefonu çaldı bunun.
Hitap yine aynı, iyi mi…
Karşısındakine sürekli genç adam diyor.
Taktım ben.
Hatta tam çıkarken, servis müdürüne “ben kaçıyom genç adam.” dedim. Püskürttü ağzındaki çayı.
Tam o sırada çok acayip bir şey daha oldu.
Bunun telefon bir sefer daha çaldı.
Büyük döt, ekranda numarayı görünce hazır ola geçerek ve sesi sanki aşağıdan hafif içeri kaçarak “buyrun sayın müdürüm.” diye açtı bu defa telefonunu…
Cüneyt Arkın tonlaması gitmiş, Küçük Emrah sesi gelmişti bizim koca dötlü genç adama…
Elbette karşıdaki sesi duyamıyordum ama bizimki sürekli, “çok haklısınız müdürüm, tabi ki müdürüm, siz öğreteceksiniz, biz öğreneceğiz sayın müdürüm, lütfen kızmayın müdürüm.” diye diye öyle bir yalama durumuna girdi ki, bulunduğumuz odanın tabanında bir kaç cm. yüksekliğinde musilaj tabakası oluşmuştur, o derece…
Kompleksin her türlüsünün son derece itici olduğunu bir kez daha düşündüm…
İyi ki, ne genç adam diyen, ne genç adam denilen, ne de yalayan bir adam olmadım dedim kendi kendime…