Gizemli Digital Piramit
Gelecekte internet nasıl olmalı? Internet eğitim sürecini nasıl dönüştürebilir? Dijital dökümanlarımıza erişemez hale gelip dijital karanlık çağa düşmekten nasıl kaçınabiliriz? Vint Cerf bu soruların cevabını bizlerle birlikte arıyor.
Internetin “baba”larından Vint Cerf, geçtiğimiz günlerde “lettrs” adlı uygulama üzerinden bir elektronik mektup yayınladı. Mektupta dünyadaki internet kullanıcılarına düşüncelerini soruyordu: “Sizce gelecekte internet nasıl olmalı?”
Vint Cerf mektubunda iki konunun daha altını çiziyor. Birincisi eğitimle ilgili. Eğitim süreci dijital teknolojik gelişmeler çerçevesinde nasıl şekillenebilir? Ne tür alternatif eğitim modelleri geliştirilebilir? İkincisi ise “dijital karanlık çağ” illetiyle ilgili. Dijital karanlık çağdan nasıl kaçınılabilir?
Elektronik ortamda bir içerik üretmek için yazılım denilen aracılara gereksinim var. Örneğin bu makale Microsoft Word yazılımı aracılığıyla yazılmakta ve bu elektronik dosyanın gelecekte de açılıp, okunabilmesi için Word’e (veya onun yeni versiyonlarına) gereksinim olacak. Eğer bir bilgisayarda Word formatında üretilmiş dosyaları açacak bir yazılım bulunmazsa, o bilgisayar bu dökümanı açamaz, içinde neler yazılı olduğunu gösteremez.
Binlerce yıl önce yazılmış en eski elyazmalarında bile böyle bir teknik sorun yok. Elyazması duruyorsa sorun metnin yazıldığı lisanı bilip bilmemekle ilgili. Oysa dijital muadilinde teknik bir sorun da resme dahil oluyor; yani dijital kapağı açabilmek!
Vint Cerf dijital içeriklerin gelecekte (ilgili yazılımı ve donanımı bulamamaktan dolayı) erişilemez hale gelmesini “dijital karanlık çağ” olarak adlandırıyor. Bir tür gizemli piramit durumu yani. Önce piramitin işlevini yerine getirecek mekanizma yok oluyor, daha sonra (kullanılmadıkça) işlevi unutuluyor.
Kıyıda köşede duran 5.25 veya 3.5 inçlik disketleri olanlar bilir. Önce bu disketlerin içeriğine erişmeyi sağlayan disket sürücüler bilgisayarların standard bir parçası olmaktan çıktı. Şu an bu zamazingoların ne işe yaradığını bile bilmeme aşamasına geldik. Y Kuşağı’ndan bir laptop ya da tablet kullanıcısına bir tane gösterin; bakalım ne olduğunu bilecek mi? Disketler, Mısır Piramitleri gibi bir köşede öylece duruyor.
Dijital karanlık çağdan kaçınmanın yolu doğal olarak içeriğe erişimi sağlayan yazılım ve donanımların aradan çıkarılmasıdır. Donanımları aradan çıkarmada bugüne dek icat edilmiş en pratik çözüm “bulut teknolojisi”dir. İçeriğinizi (resimler, dökümanlar, çizimler vb) buluta (yani internette bir yere) yükleyin ve dilediğiniz zaman dilediğiniz yerden ona erişin. Tedirgin kullanıcıların bu konudaki sıkıntısı güvenlik ile ilgili. Ya başkaları da o içeriğe erişirse?
Güvenlik bir yana, yazılım olmazsa dosyaları bulutta saklamak kendi başına bu sorunu çözmeye yetmez. Yazılımların da bulutta yer alması ve oradan çalıştırılabilmesi gerekir (ki bu teknoloji bugün mevcuttur).
Internete erişmek için gerekli olan donanım (laptop, tablet, telefon vd) da ortadan kaldırılmalıdır. Holografik çözümler donanımın yerini alabilir (ya da enaza indirir; örneğin parmakta bir yüzük). Herşey internette bir yerde durur ve biz dilediğimiz içeriğe parmağımızda bir yüzük aracılığıyla erişebiliriz. Bir sonraki aşamada ise direkt beynimizle.