Gözümüzün Önündeki Sır
“En zor bulunan sır genellikle gözümüzün önünde durur. Onu görmek için ihtiyacınız olan kendinizi geliştirmektir.”
Simyacılar uzun yıllar altın yapmak için uğraşıp durmuşlardır. Ancak anlıyoruz ki yıllarca boş yere çaba göstermişler. Bilim insanları altın elementinin oluşması için gereken enerjinin ancak iki süper novanın çarpışması ile ortaya çıkabileceğini söylüyor. Enerji kaynağımız olan güneşimiz, Hidrojeni nükleer füzyon reaksiyonları ile Helyuma çevirebiliyor. Süpernovaya dönüşmek için de kütlesi yetersiz. Yani güneş sistemimizde altın üretmenin bir yolu bulunmuyor.
Simyacılar pek çok keşif yapmış. Bunlardan birisi Sülfirik Asit. Diğer adı ile vitriol. Vitriol öylesine bir kelime değil. Bir kısaltma. Latince “visita interiora tellus rectifacando invenies occultum lapidem” cümlesinin baş harflerinden oluşan bir kelime. “Dünyanın derinliklerini (içini) ziyaret et, damıtırken (arıtırken) gizli taşı (felsefe taşı’nı) bulacaksın.” İlk başta bir simya işlevi tarifi gibi görünse de aslında o dönemin kişisel gelişim sembolizması denilebilir. Çünkü simyacıların altın konusundaki bitmez tükenmez gibi görülen çabalarının altında, felsefe üzerine de kafa yormuş olduklarını biliyoruz. Bu bağlamda, “her ne arıyorsan uzaklara değil, kendi içine bak, onun için her ne arıyorsan, orada bulacaksın aradığını” anlamındadır.
O dönemlerde bilgi o kadar değerlidir ki ona sahip olabilmek çok önemlidir. Simyacılar Altını üretmenin yolunu bulamamış olsalar da, kendilerini geliştirmenin ve felsefe ile benliklerini yüceltmenin yolunu bulmuşlardır. İşin tuhaf yanı, bu yolculuk bitmek bilmez. Hatta insanoğlu “gerçeği” nesiller boyu arayıp durur.
Aslında uygarlığın gelişmesi de nesiller boyu edinilen bilginin üst üste konulması ve aktarılması ile mümkün olmuştur. En azından, artık kıtalar arası yolculuk yapmak için gemi ya da uçak icat etmemiz gerekmiyor. Bizden önce bunu yapmış olan insanların mirasları sayesinde bir bilet almak yetiyor. Hani klişe bir laf vardır “bilgi paylaşa, paylaşa büyür” diye. Son derece doğrudur. Sorun, günümüzde bu bilgi mirasının kolayca ulaşılabilir olmasına karşın, tüm insanlığın halen bu bilgiye erişmesi ve ondan yararlanabilmesi, üzerine yeni bilgiler eklemesi için engellerin bulunmasındadır.
Eğitim, bu bilgiyi nerede bulabileceğimizi, onu nasıl kullanabileceğimizi ve bilginin doğruluğunu sorgulamayı öğretmelidir. Bilgiyi geliştirmenin ve gerçeği bulmanın önünde duran dogmalar ancak bu şekilde engel olmaktan çıkabilecektir.
Cehalet sizin bir kalıba girip, orada mutlu (?) yaşamanızı sağlayabilir. Ancak, uygarlığın bilgi birikiminden uzaklaşmak, bizi sadece vahşi hayvanların seviyesine geriletir.
Kendini tanımak için bilgi birikimi önemli ve gereklidir, ancak yeterli değildir. Hatta Vitriol’ün ifade ettiği gibi “içinize bakmak” da aradığınızı bulmanıza yetmeyebilir. Aradığınız, orada olmalıdır. Ya da ne aradığınızı bilmeniz lazımdır. Ne aradığını bilmeden, onu bulduğunuzda aradığınızın o olduğunu nasıl farkına varabilirsiniz?
Gerçeği arayın ve bunun için gerekli donanımları da hayatınız boyunca edinin. Belki, bir gün onu bulamasanız bile bıraktığınız yerden meşaleyi devralan bir başka insan onu bulabilir.