Güneşin Durduğu Gün
Dünyanın kendi ve güneşin etrafındaki dönüşünün oluşturduğu kozmik olayların, Kuzey ve Güney kutupları arasında oluşan 23.27 derecelik eğimle zaman ekseninde değişimlere yol açtığını, mevsimlerin ve gece gündüz arasındaki farkların da oluşmasına neden olduğunu kadim uygarlıklar keşfetmişti. Sümer ve Babil kültü, bu konuda en ileri düzeyde bilgilere sahipti. Güneşin, ayın ve yıldızların hareketlerine göre kurgulanan ritüellerin hemen hemen dünyanın her yöresinde rastlandığını da biliyoruz. Bu yıl Kuzey Yarımkürenin 22 Aralık 2011, saat 05:30 itibariyle güneşe en uzak konuma geleceği bildiriliyor. Güneş Kuzey yarımküreden Güney yarımküreye geçerken Oğlak dönencesinde bir süre sabit kalır gibi olur. Eski dilde bu olaya “Tahavvülü Şemsi” ya da “Kış Solstisi” adı verilmekteydi. Tarıma dayalı toplum yaşamının olmazsa olmazı olan güneşin hareketleri hayati değer taşımaktaydı. Hasatını yapıp bitiren, tarlalarını ve hayvanlarını bir sonraki mevsime hazırlayan Kuzey yarımküre insanlarının kış ayının başlangıcı olan bu günlerde “Erbain” adı verdikleri de bilinmektedir. Kışa hazırlanan insanlar, geçmiş sezonun yorgunluğunu atmak, yeni bir döneme başlamadan önce biraz olsun eğlenmek için bir hafta süreyle tatil yaptıkları bir dönemdi bu.
Bu yılın ayrı bir önemi olduğunu da savunanların sayısı az değil: Gnostik düşüncenin yayıldığı yıllarda Batı mitolojisi ve Kabala, Tasavvuf gizemlerinin ötesine geçmek isteyen bazı düşünürler, Hindu Sina ve tantra öğretilerini birleştirerek ayrı bir kült oluşturdular.
“Saturn-gnosis” Gregor A. Gregorius tarafından fark edilip geliştirilen ökült, esrarlı ve mistik kozmolojik konsepttir. Bu karmaşık sistemde, henüz başlangıcında bulunduğumuz Kova Çağı açıklanır. (Peter Joseph’in Zeitgesitbelgeselinde anlattığı İsa’nın temsil ettiği Balık Çağı‘nın ardından gelecek olan yeni çağ. Maya takviminin 2012 yılına kadar sürüp bu tarihte sıfırlanması, bazılarınca yeni kova çağının başlangıcı olarak yorumlanmıştır.)”
“Saturnalia”
Roma İmparatorluğu beş büyük dinin resmen tanındığı ve inananlarının hoşgörüyle karşılandığı bir dünya imparatorluğuydu. İki bin yıldan daha uzun süren bu imparatorluğun kutladığı özel günlerden biri de Saturnalia bayramı idi.Güneş kültüyle alakalı olan özel bayramlardan biri. Aralığın onyedisinde başlayan kutlamalar bir hafta sürerdi. Roma dininde Satürn ziraat tanrısı olarak bilibiyordu. Helen kültünde ise Zeus’un babası olarak bilinen Satürn’ü (Kronos) onurlandırmak için düzenlenen festivalde ,hoşgörü ve çılgınca eğlence esas alınırdı. Kuralların hiçe sayıldığı, sonsuz özgürlüğün hüküm sürdüğü yedi tam gün ve gece . Her gece sokaklarda, tavernalarda evlerde maske takmış kadınlı erkekli çocuklu özgürlüğün tadını çıkaran Romalılar, Pompei resimlerinde de görülen çılgınlıkları yapmaktan çekinmezlermiş. Maske takmakla farklı bir kişiliğe bürünmek, bir başkasını oynamak önemsenir, bu bayramın bir özelliği olarak kabul edilirmiş.
Köleler sahiplerinin, işçiler ustalarının, mahkumlar polislerin, hayat kadınları hanımefendilerin yedi gün de olsa yerine geçerler onlar gibi davranmaya çalışırlarmış. Aslında bu biraz da festivalin gereği olan yapma bir değişim olarak kabuledilirmiş. Hediye olarak meyvalar ve içkiler revaçtaymış. Geceleri meydanlarda yakılan ateşlerin etrafında edilen danslar, yenen yemekler, içilen içkiler hep maskeler arkasına saklanan insanların yılda yedi gün de olsa özgürlüğü tattıkları günlermiş.