Günümüz nimetleri…
Tarihten çok önceki zamanlarda da insanlar vardı. Homo sapiens olarak bizler primatlar takımının (bütün maymun türlerini ve kimi bilginlerin sınıflandırmasına göre insanları da kapsayan memeliler takımı) büyük insansı maymunlar familyasının Homo cinsinde bulunan canlı türüyüz. Pek çok tür farklılığı olsa da insan türleri birbirine benzeyen özellikler taşımakta. Birbirine benzeyen insan türlerinin diğer hayvanlara kıyasla olağanüstü büyük beyinler var. En erken erkek ve kadının; 2,5 milyon yıl önce beyinleri yaklaşık 600 santimetre küp olarak belirtilmiş. Modern sapiens’in ortalama beyni ise 1.200-1.400 santimetre küp arasında değişmekte.
Dik bir duruşa, göreceli olarak gelişmiş beyne, soyut düşünme ve konuşabilme yeteneğine sahibiz. Bu yeteneklerimiz sayesinde araç-gereç yapabildik, zekamızı kullanarak fikirler ürettik, üredik ve bugünlere kadar gelebildik. İnsanlık tarihinde günümüzden 70.000 ya da 30.000 yıl önce ortaya çıkan yeni düşünce ve iletişim biçimlerine ise bilişsel devrim adı veriliyor. Bahsettiğimiz bu bilişsel devrimle birlikte; temel ihtiyaçlara yönelik haberleşebilme yetisi gelişti, çok sevilen dedikodu tekniğiyle bilgi alışverişi sağlanmaya başladı, kurgusal dilin gelişmesiyle aslında insanlar var olmayan şeyler yaratmaya ve hayatlarını bu hayali ürünler üzerine kurmaya başladılar. Almanya’daki Stadel mağarasında bulunan, günümüzden yaklaşık 32 bin yıl önce fildişinden yapılmış aslan adam ya da aslan kadın tartışmasız ilk sanatsal ya da muhtemelen dini üretim örneklerinden biri olmakla birlikte insanların gerçekte var olmayan şeyler hayal edebildiklerinin kanıtı olmuştur.
Bilişsel devrimin haberleşebilme getirisiyle homo sapiens iletişim becerisini geliştirdi, herşeyin orantılı ve dengeli ilerlemesini sağlayabilecek “sihirli rakam eşiğini” aştı ve on binlerce kişiden oluşan şehirler kurmayı, milyonlarca insanı yöneten imparatorluklar oluşturmayı başardı. Homo sapiensin bunu başarmasındaki en kuvvetli yetisi beyninin diğer türlerinden daha fazla çalışmasıydı. Beynin gücünü kullandı, gözlemledi, düşündü, öğrendi hayatta kaldı.
Önce suda kütükler yüzdürüldü, dallardan kulubeler yapıldı, kemiklerden ve çakıltaşlarından takılar yapıldı, toprak boya görevi gördü mağara duvarları tuval oldu ve resimler yapıldı, taş balta, kemik bıçaktan aletler yapıldı. Zekası, koku duyma yetisi, belleği, aynı zamanda bir arkadaşa ihtiyaç duyan insanoğlunun en yakın arkadaşı köpekler oldu. Avcı toplayıcı insanoğlu rotasını tarıma çevirdi ve tarım devrimi gerçekleşti. Tekerlek bulundu, Sümerler tarafından zaman bölünmesi yapıldı ve gece gündüz ayrımı gerçekleşti. Araba, yazı, alfabe, para ve elektrik, telefon, matbaa derken; pusula, hesap makinesi, fotoğraf makinesi icat edildi. Müthiş beyinlerimizin sonuçları olarak bu icatlar döneminin homo sapienslerini hayrete düşüren icatlar oldu. Birinci Dünya Savaşı’nın sonuçlarından henüz kurtulamamış olan dünya devletleri, İkinci Dünya Savaşı’nı başlattılar. Bu savaşta tarihin en büyük soykırımları gerçekleştirildi, yüz binlerce insan hayatını kaybetti.
Savaşın ekonomik, politik, sosyal sonuçları bir yana, savaşta yer alan öyle bir oyuncu vardı ki adını tarihe altın harflerle yazdırdı. Bugün yaşadığımız dünyanın en önemli parçalarından biri oldu. İkinci Dünya Savaşı sırasında Nazi Almanyası tarafından gizli mesajların şifrelenmesi ve tekrar çözülmesi amacıyla kullanılan bir şifre makinesi olan: Enigma.
Bilgisayar biliminin kurucularından sayılan Alan Turing tarafından icat edilen bu cihaz, II. Dünya Savaşı sırasında Alman şifre sisteminin çözülmesi işleminde olasılık hesaplayıcı olarak kullanılmıştı. Şifre sistemleri ve bunların çözülmesinde kullanılan algoritmalar, buluşlar, şifre çözücü makineler bir anlamda bilgisayar biliminin doğmasına neden olmuştu.Bu durumla birlikte günümüze kadar gelen dönemde öyle bir ilerleme kaydedildi ki…Çok net bir biçimde kas gücü üstünlüğü yerini zihinsel üstünlüğe bıraktı, insan beyni bilimle birlikte çağın ihtiyaçlarını karşılamaya başladı.
Radyo, televizyon, bilgisayar, telefon derken son 10 yılda hayatımıza akıllı telefonlar, sosyal medya girdi ve dijital dünyanın parçası olduk. Yeni iş koları kuruldu, bu iş kollarına insan yetiştirmek için yeni eğitim bölümleri kuruldu. Teknoloji, ihtiyaçlarını kendisiyle birlikte getirdi. Televizyonun renkli ekranına şaşıran neslin bugün en kötü bir Facebook hesabı oldu.
İnsan beyninin bile yapayı icat edildi. Günümüzde vatandaşlık verilen ilk robot olan Sophia’ya baktığınızda neler hissediyorsunuz. Robot ve insanların arasındaki filmlere konu olan savaşlar sizce yaklaştı mı? 70.000 yıl önce kendini ve gezegeni keşfetmeye çalışan Homo Sapien ile Robot Sophia karşı karşıya gelse neler olurdu merak konusu. Bir robot olarak Sophia verdiği röportajda aşık olmak istediğini söylerken, 70.000 yıl önceki homo sapien Sophia’dan daha mı az insan oluyor peki?
Beyin, insan vücudunun en mucizevi organı. Her karar verme sürecinde kullanılan ve insanı yöneten bu mekanizmaya reklamcı ve pazarlamacılar olarak bizler de sesleniyoruz. İnsan beyninin pazarlama faaliyetlerine verdiği cevaplara nöropazarlama deniyor. Tüketiciyi satın almaya iten, ihtiyaç uyandıran belki de ihtiyacı olduğuna inandıran çalışmalarla direkt beyne hitap ediliyor. Tüketiciler genelde neyi satın almayı istediklerini, ne kadar ödemek istediklerini ve uygun pozisyonları yakalayabilmek adına promosyonları zihinlerinde tanımlarlar. Tüketicinin zihninde kurduğu duvarı yıkmak adına birçok marka ürün paketleme ya da reklam kampanyalarını tasarlarken nöropazarlamadan yararlanmaktadır. Bir örnek vermek gerekirseCampbell’sSoup, Gerber ve Frito-Lay gibi markalar nöropazarlamayı ambalaj tasarımı için kullanmışlardır. Odak grupların pozitif ve negatif cevapları doğrultusunda renk, font, punto ve görsellerde değişikliklere gidilmiştir. Walt Disney, Google, Chevron, Microsoft, Yahoo ve Hyundai nöropazarlamadan yararlanan markalara verilebilecek diğer örneklerdendir.
İnsan tarih boyunca varlığın sürdürme çabasıyla kendini geliştirerek günümüzdeki “çağdaş” haline ulaşmayı başardı. Ancak çağdaşlığımızın hakkını ne denli verebiliyoruz o kısmı tartışılır. Teknolojinin getirilerine uygun insan yetiştirme, beyni daha iyi kullanabilme ve sonuç alabilmeye yönelik çocuklarımızı yetiştirmeliyiz. Zaten yeni nesil bu sisteme bir şekilde uygun dünyaya geliyor. 2010 yılından beri doğan çocuklar belki de radyoyu bilmiyorlar bile. Telefonun icadına şaşırmıyor yapılması gereken bir icat olarak görüyorlar. Teknolojinin içine doğan bu çocuklar Sokrates’in bilginin kaynağı önermesini doğrularcasına henüz bebekken bu cihazların dilinden anlamaya başlıyorlar. Bu kuşağı yakalamak, beklentilerini karşılamak geleceğin iletişimcileri için de zor olacak.
Zaman da artık teknoloji gibi oldukça hızla ilerliyor. 70.000 yıl öncesinden bahsettiğimizde bu zaman dilimi, kulağa oldukça uzak geliyor. Gelişme kaydettiğimiz bu süreç içerisinde insnanoğlu geçmişten sürekli ders çıkarmaya devam etti ve bugünlere kadar geldi. insanlığın geçmişiyle sürekli bir bağı bulunuyor. Zaman insanları birbirine bağlıyor, bir şekilde bir noktada buluşturuyor. Economist 2019 önerilerinde Leonardo da Vinci’nin 500. yılında,mirasının tekrar okunması gerektiğini belirtiyor. Enigma gibi kendi döneminin yıldızı olmuş bir icadın daha gelişmiş sonuçlarını bugün elimizde, cebimizde, çantamızda taşıyoruz. Onlar olmadan hareket edemiyor, işlerimizi halledemiyoruz. Eskiye göre daha hızlı çalışmak zorundayız çünkü teknolojik “nimetler” elimizin altında. Herkesin, çabuk karşılanması gereken beklentileri var. Doğanın kucağında kendi kendini korumayı öğrenen, yiyeceğini bulan, dallarla barınak yapan Homo Sapien ne ara sistemin çarklarını oluşturdu da tüm insanlığı buna mahkum etti?
Düşünmek gerek.
Kaynak:Yuval Noah Harari-HayvanlardanTanrılara/ Sapiens