felsefe taşı

Güzeldik Biz Küçükken

Güzeldik Biz Küçükken
Mart 22
13:46 2016

“Hiç kullanılmamış bir çocuk kalbi vardı bende ve kötülük nedir bilmezdim seni tanımadan önce. O zamanlar yazamazdım böyle ama daha temizdim elbette…”

Daha çok ve daha coşkuyla gülerdim. Hayatla boyumdan büyük bir cesaretle oyun oynardım; o saklanırdı ben sobelerdim adeta. Bazen ip atlarken ayağım takılırdı, dengemi kaybeder, hatta bazen düşerdim. Ama hiç korkmamıştım ipten, düştüğüm için. Ne ip, ne de düştüğümde canımı acıtıp dizlerimi kanatan oyunlar korkulu rüyam olmadı hiç. Sadece kandan korkardım ben hep. “Ben görmiyim” derdim. O zaman, hayatta korktuğumuz ve canımızı yakan şeylere gözümüzü kapayamadığımızı henüz öğrenmemişken… Ya da, düştüğümüzde elimizden tutup kaldıran ve acımızla ilgilenen ailelerimiz varken köşebaşında…

Çok güldüm ve çok sevdim ben küçükken. Ve çok az ağladım. Belki ondandır şimdi gözlerimin tek bir sarılmayla bile doluvermesi bir anda. Belki o nedenle bir çocuk ağladığında kalbim sıkışır. Ve kimsesiz birini gördüğümde sarılmak isterim. Belki o yüzden hiç utanmam ağlamaktan.

Gülmeyi unutmamak, ama ağlamaktan da hiç korkmamak lazım belki de hayatın içinde… Çünkü gülmek cesaret istemez, ama ağlamak cesaret ister. Gözyaşının ne kadar güçsüz olduğunuzun değil, ne kadar cesur olduğunuzun simgesi olduğunu anlayabilmek…

Küçükken, izlediğimiz çizgi filmlerdeki hayallerle konuşmak lazım bazen sadece. Ne kadar korkarsak, o kadar renkli ve temiz hayaller kurmak lazım hayata. Sheila gibi savaşçı ruhlu, Şirine kadar temiz, Şirin Baba kadar şevkatli, Vikingler kadar özgür, Tinkerbell kadar sihirli olmak lazım. Ancak çizgi filmlerle çocuk kalabiliyoruz çünkü hayatta…

Beyaz atlı prens var olmasa da, prenses olabilmek lazım. Ya da prenses olmasa bile, prens kalabilmek. Yani inanmak lazım galiba çocuk olmanın güzelliğine. Düşmek, kalkmak, sarılmak, ağlamak, söylemek, isteyebilmek, sevebilmek lazım.
Şimdi büyüdük ya güya; gururdan bir duvar yükseldi hayatla aramızda. Canımız deli gibi acıyor, ama ağlayamıyoruz bile kalabalıkların ortasında…

Tuttuğumuz her bir nefes, bomba gibi düşüyor kalbimizi delip ruhumuzun tam ortasına. Fitilini çekip atardık da çocuk olsak, şimdi elimiz bile gitmiyor yakınına…

Hayatı anlatmalı belki de anne babalar küçükken masallarda. Kötü kalpli cadının gerçek olabileceğine de inanmalı çocuklar. Ya da, kötülüğün var olduğuna… Çünkü bazen masallar bile alt edemiyor acıyı gerçek hayatta. Kimbilir belki de, masal olmaktan çıkarmalı kahramanlarını hikayelerin, o zaman yok olur kötüler de yaşamdan.

Bir yerde okudum az evvel: “Bazen sadece sonuçlarla ilgilenirsin. Yapacak birşey yoktur ve birinin seni anlaması hiçbir şeyi değiştirmez. Anlaşılmanın da çok önemli olmadığını anlarsın işte o zaman. Çocukluğuna dönersin ve saatlerce amaçsız koştuğun anlar gelir aklına. Büyükler senin neden koştuğunu anlamazlar. İşte aslında anlaşılmamak o zamanların armağanıdır bize.”
Hayat; aynı cümlelerle başlayıp biten bir yazıda, ya da “o zamanlarla” “bu zamanlar” arasında, satır aralarını doldurabilmek aslında… Büyürken anladım.
Ne diyor Nazım Hikmet: “Biz çocukken çok büyüktük aslında. Mesela kollarımızı bir açardık, dünyayı kucaklardık. Güzeldik biz küçükken…”
Güzeldim ben küçükken evet…

“Hiç kullanılmamış bir çocuk kalbi vardı bende ve kötülük nedir bilmezdim seni tanımadan önce… O zamanlar yazamazdım böyle ama daha temizdim elbette…”
Temizdik… Yani en azından; çocukları daha az öldürüyorlardı biz küçükken. Ya da biz küçüktük; bilmiyorduk…

(Damla Aktan-Damla Yaşamak kitabından alıntıdır.)

5.568 kez okundu
Paylaş

İlginizi Çekebilir

  • Gerçek Nedir?Gerçek Nedir? Roma Valisi Pilatus'un İsa'ya şunu sorduğu varsayılır: “Gerçek nedir?" Bilinir ki, İsa “Gerçek Ben'im" demiştir. Yani, Tanrı'nın gerçeğinin bedende zuhur etmiş hali. Bu Pilatus'un […]
  • Hastane…Hastane… Bu gün Ankara Bilkent Şehir Hastanesi'ne gitmem gerekti. "Büyüktür gitme, başına bir iş gelir" dediler, dinlemedim. Arabayla bir yerden girdim, baktım levhada 'mal kabul' yazıyor, dedim […]
  • Bohçacı ZümrütBohçacı Zümrüt Sıcak bir yaz günüydü. Böyle havalarda herkes kendini deniz kıyılarına atar, bizse oturduğumuz yerde kalırız. Kapı çalındı, açtım, karşımda bohçacı Zümrüt… Bir elinde en az on kiloluk bir […]
  • Hoşça kal KayahanHoşça kal Kayahan "Atın beni denizlere, yalan dünya size kalsın." Kayahan Yıl 1995, M.L. Marmaris’te çalışıyorum. Kayahan’ın teknesini iskeleye bağladığını ve buz, ekmek, meze türü erzaklar istediği […]

Sosyal Medyada Takip Edin

Üye Olun

Yazarlar

Kategoriler

Takvim

Kasım 2024
P S Ç P C C P
« Eyl    
 123
45678910
11121314151617
18192021222324
252627282930  

Arşivler