Güzellik
Toplumun geneline şirin gözükmek, sosyal anlamda onay görmek adına
söylenen bazı yalanlar vardır…
Bu “yalanlar”ın sunduğu yapmacık itibarın büyüsüne kapılır insan…
Örnek mi istiyorsunuz?
Hiç kitap okumaz mesela kişi.
Ama sorsanız, boş vakitlerinde mutlaka kitap okuyordur!
Yalan!
Derin “entel” sohbetlerde, televizyonlardaki içi boş programları
eleştirmeye bayılır insanlar.
Ama eve döndüklerinde plazma TV’lerinin karşısında çakılır kalırlar…
Sosyal medyayı sorgulamaya geldiğinde, mangalda kül bırakmazlar…
Ama kimsenin eli gitmez hesabını kapatmaya…
Yalan!
***
Tüm bu yalanların içinde bir tanesi vardır ki, bence tam bir “kuyruklu
yalan”dır.
Hani bazen, tam da aşk, meşk konuları konuşulurken; “Benim için dış
güzellik hiç önemli değildir, ben ruh güzelliğine bakarım” ya da
“güzellik önemli değil, kalbi temiz olsun yeter” derler ya…
Birisinden bu cümleyi duyduğumda, içimden yüksek sesle “yalancı” diye
bağırmak gelir.
Yalanın daniskasıdır bence…
***
Dış güzellik, kabul; her şey değildir..
Ama yine de “bir şey”dir…
Ve bence önemli de bir şeydir…
Aşk dış güzellikle başlar, iç güzellikle gelişir…
İç güzelliğe giden yol dış güzellikten geçer…
***
Dış güzelliği yok saydığınız an, estetik kavramını sıfırlarsınız.
Estetik kavramını hayatınızdan çıkardığınızda ise bireyselliğiniz
sıfırlanır…
İnsanı insan yapan unsurların başında gelir estetik anlayışı.
Bir çorap, bir iç çamaşırı alırken bile insan zevkine hitap etmesini bekler…
Hal böyleyken, birlikte olacağı kimseyi seçerken nasıl olur da estetik
duygusunu öldürebilir insan?
İnanmıyorum
Öldürebilir mi?
Sanmıyorum…
***
Victor Hugo’nun unutulmaz eseri “Notre Dame’ın Kamburu”nu eminim çoğunuz
okumuşsunuzdur…
Anımsayın, hilkat garibesi Quasimodo, güzeller güzeli Esmeralda’ya
gönlünü kaptırmıştı.
Esmeralda kendisine derin bir sevgi ve şefkat sunan Quasimodo’yu çok
sevmişti…
Sevmişti ama âşık olmuş muydu peki?
Hayır!
Yüzbaşı Phoebus’e âşık olmuştu Esmeralda…
Eğer ruh güzelliği yetseydi, Esmeralda’nın, uğrunda canını verecek
kadar seven Quasimodo’ya sırılsıklam âşık olması gerekirdi değil mi?
***
Tarihteki büyük aşklara bakın…
Leyla ile Mecnun’a örneğin…
Leyla dünyalar güzelidir yapılan tasvirlere göre…
Mecnun ise selvi boylu, yağız delikanlı…
Tüm vurgular Leyla’nın ve Mecnun’un dış güzelliğine yapılır…
Ferhat ve Şirin aşkında da durum aynıdır…
Ferhat yiğit, atletik yapılı bir delikanlıdır; Şirin ise adeta bir prenses…
Romeo ve Juliyet’in de hep güzelliklerine övgüler düzülür…
Mark Anthony’nın âşık olduğu Cleopatra, Napolyon’un kara sevdası
Josephine de hep güzellikleriyle tarih sahnesinde yer almamışlar mıdır?
Hatta Paris’in uğrunda Truva devletinin yıkılmasına sebebiyet verdiği
Helen’i anımsayın.
Destansı büyük aşkların başrolündeki isimlerin karakterleri, huyları, iç
güzellikleri hakkında tarihe düşülmüş bir not yoktur…
Ama yüzyıllar boyunca hep güzellikleriyle ya da yakışlılıklarıyla
anımsanmışlardır ve öyle anımsanacaklardır…
***
Güzelliğin her şey olduğunu savunmuyorum…
Elbette ruh güzelliği de önemlidir…
Kişilik özellikleri, erdemler, ortak zevkler, vs.
Sadece güzellikte bitmez her şey…
Ama evet, güzellikle başlar bence…
***
Çok ilginç bir de savunma mekanizması üretilir…
“Güzellik geçicidir” denir…
Güzellik geçici olabilir ama başlangıçtır yine de…
Psikolojik bir realitedir bu…
Algı, fark etmekle oluşur…
İlginizi çekeni fark edersiniz.
Ve fark ettiğinize ilgi duyarsınız…
Bu kadar basit…
Aşkta da böyledir bence durum…
Beğeniyle başlar her şey…
Zira beğendiğini sever insan…
***
İç ve dış güzellik birbirinin alternatifi değildir…
İkisinin de yeri ayrıdır…
Birbirini tamamlar…
Ve “dış güzelliğe bakmam” diyen yalan söylüyordur benim gözümde…
“Benim için kişilik önemlidir ama dış güzellik de aynı oranda
belirleyicidir.” dense.
Yani, dürüst davranılsa “helal olsun” diyeceğim ben de…
Ama hayır, toplum ille de birlikte olacağı insanın sadece ruh
güzelliğini beğenmeye zorlar insanı.
“Benim seveceğim kişi güzel olmalı” dediğinde adeta aforoz edileceğini
düşünür insan.
“Huyu güzel olsun yeter” der…
Ama bilin ki yalan söyler…
Gözün sevmediğini yürek de sev(e)mez çünkü…