Hayatın Kucaklaması
Ben küçükken babamdan sürekli olarak “Sen daha hayatın darbesini yememişsin.” sözünü duyardım. Beynimin içine öyle işlemiş ki bu söz, 38 senelik hayatım boyunca hep bir yerlerden darbe gelecek gerginliğiyle bir türlü rahat edemedim. Korktum sürekli. Çünkü babam, babamdı, haklı olmalıydı, o diyorsa mutlaka bir darbe gelir ve beni yerlere sererdi. Böyle yerden kalkamazdım. Öyle bir darbe olurdu bu…
Eh 38 senedir böyle bir darbe gelmemişse ve hayat aslında hep güzelliklerini sergilemişse artık kendini kasıp beklemenin gereği yok sanırım. Sevgili babam, elbette ki aslında beni korumak için söylüyordu bu sözü, kendi bildiği haliyle hayata hazırlamak için. Bizim annelerimiz babalarımız, bizlere göre daha zorlu koşullarda büyüdüler ve çocuklarını zorlu koşullara hazırlamaya çalıştılar. Bunu yaparken ellerinden geldiğince de iyi koşullar yaratmaya çalıştılar ki biz o koşulları yaşamayalım diye. Kendi deneyimleri doğrultusunda da bizleri hazır etmeye çalıştılar hayata. Önce kendi babamın ve annemin, sonra da tüm anne babalarımızın önünde saygıyla eğiliyorum. Onların çabaları sayesinde bizler “hayatın darbesi”ni yemedik diye düşünüyorum.
Bununla birlikte artık bu öğretiyi gelecek nesillere taşımamak gerektiğini düşünüyorum. Ben kızıma ve oğluma “Siz hayatın kucaklamasını biliyor musunuz? Sizi öyle bir sarar ki, her türlü güzellik içinize akar. Bunun için her sabah kalkınca kollarımızı açacağız gökyüzüne…” deyip, her sabah kollarını gökyüzüne açmayı öğreteceğim. Hani bugüne kadar öğretmediysem de benim de yapmadığım için bu, ama artık yapıyorum. Yaşamın her türlü güzelliğini kabul etmek için kendime izin veriyorum artık. Çünkü biliyorum ki ben gerçekten bu güzellikleri hak ediyorum ve buna değerim ve derinden seviliyorum. Yapmam gereken tek şey, kollarımı açmak ve o kucaklamaya karşılık vermek…
Hayatın kucaklaması hep bizimle…
Bunu fark edebilmemiz ve kollarımızı açmamız dileğiyle…