Hemşehricilik
“Kime oy vereceksin?” diye sordu bir vatan sevdalısı dostum.
“Ne bileyim …?”
Adı, mesela ‘meşe palamutu’ olana vermeliymişim, çünkü o hemşehrimiz imiş.
Milletvekili adaylarının listesini yapmış, ‘bu hemşehri’, ‘bu değil’ diye.
Afedersin, zurna hazretlerinin, ‘zırt’ deme talebi bu noktada doğmuştur.
Biiiir:
Hemşehricilik sevdası, ilkel kabile toplumunun güvenlik alanına sığınma ihtiyacının günümüze yansıyan tezahürüdür.
Eyyy sosyologlar, lafın ensesine öpücük kondurun ki, hoşafın yağı baştan erisin.
İkiiii:
Hemşehricilik işi, bir kültürün, diğerine karşı kendini koruma refleksi sonucu doğar; kültür korunma refleksi ile içe doğru kapanma hareketi yaparken, hoppaaa… kendini dışarıda var eder ki, bu bir görünümdür.
Eyyy varoluşçu zem zem bidonları, Haydeeeger titresin yattığı yerde; varlığı bir kültür tezahürü olarak çıkartıyoruz piyasaya.
Üüüç:
Hemşehricilik, temelinde güvenlik ihtiyacı, korunma, muhafaza ve hepsinin altında korku olan bir toplumsal tavırdır.
Toplumu götüreceği yer, yerinde sayarak yorulma faaliyetinin folklorik çeşitlemesidir.
Çünkü, pasiftir.
Kultürel sınırlar üzerinden varoluş tanımı yaparak, varlığı bir kültür nesnesine hapseder.
(Bu da dört olsun)
Ama gel gör ki, insanın problemi de varoluşunu bir kültür nesnesi olarak kabullenme arzusundan çıkamamaktır.
Afedersin, bu eşekliğin dik alası olmaktadır.
Benden söylemesi, gönlün kimi çekiyorsa ona ver oyunu, hem zaten sen de afedersin dün geldin buraya, ne çabuk oldun şemsiye.