İçimizdeki Kahraman
Demek hayat böyle iki adım ilerisi bile görülmeyen sisli ve yalpalı bir denizdi.Tesadüflerin oyuncağı olacak olduktan sonra ne diye bir irademiz vardı?Kullanamadıktan sonra göğsümüzü dolduran hisler ve kafamızda kımıldayan düşünceler neye yarardı ?
İçimizdeki Şeytan – Sabahattin Ali.
Ne güzel söylemiş Sabahattin Ali…Gerçekten düşüncelerimizi savunamıyorsak ortaya koyamıyorsak , hislerimiz önemsenmiyorsa,duygularımızı ifade edemiyorsak sadece çizilmiş yolun yolcusuysak nedir bunun adı.Yaşam değil o kesin.
Kendimizin kahramanı olmak zorundayız bir şekilde giydiğimiz,giydirilen rolün dışına çıkmalıyız.Çıkanlardan olmalıyız.Nedir bizi korkutan bunu bulmalıyız.
Çocukken okuduğum çizgi romanlarda ve izlediğim filmlerde balonla yolculuk yaparken bir tehlike olduğunda en hızlı şekilde fazla yükler atılırdı.Bu şekilde balon tekrar yükselmeye başlar ve içindekiler kurtulurdu.İşte bizim de bindiğimiz bir balon var ve düşmesini istemiyorsak kesinlikle yüklerimizden kurtulmalıyız.Her şeyden vazgeçince elinden alınacak şeyler olmadığında insan aslında Kahraman olur.
Nietzsche der ki:
Az şeye sahip olanın köleliği de az olur ,yaşasın asil yoksulluğum…
Bir çok şeye sahip olan mutlu insanlar olabiliriz bunlar arasında eğer bir şeyler sizi aşağıya çekmeye başladıysa bırakmalısınız yoksa siz o bindiğiniz balonla beraber çakılacaksınız.Kolay mı? Tabii ki değil kolay olsa her taraf Kahramandan geçilmezdi.Kendi kahramanı olan kimse çevresine de faydalı olur.İçindeki kahramanı dışarı çıkar , ona tek yardımcı olacak kişi SEN sin.
Jerzy Kosinski’nin Boyalı Kuş kitabı aslında baştan sona çok etkileyici , sarsıcı bir kitap .Aşağıdaki kısımda beni etkileyen bölümlerden birisi.
‘’Onu dinlerken ,Makar’ın bir gün yakaladığı ada tavşanını düşündüm.İri güzel bir hayvandı.Şöyle bir bakmakla bile insan,ondaki özgürlük ,zıplayıp hoplama ve kırlara kaçma isteğini görebiliyordu.Kafese kapatılınca çıldırdı,yeri eşeliyor ,kafasını tellere çarpıyordu.Kafası kızan Makar üstüne bir muşamba attı.Tavşan önce çırpındı durdu,ama sonunda boyun eğdi.Yavaş yavaş evcilleşti,elinden yiyecek alır oldu.Bir gece iyice sarhoş olan Makar kafesinin kapısını açık unutmuştu.Tavşan dışarı fırladığı gibi kırlara koştu.Uzun otlara dalıp bir daha görünmeyeceğini sandım.Ama özgürlüğünü yudum yudum içercesine oturup kulaklarını dikmişti.Uzaktaki ormanlardan tarlalardan başkasının duyamayacağı ,anlayamayacağı gürültüler yine ondan başkasının değerlendiremeyeceği kokular geliyordu.Birden duruşu değişti.Kulakları düştü,tortop oldu.Zıpladı bıyıkları titredi ama kaçmadı.Bütün gücümle ıslık çalıp ondaki özgürlük duygusunu yeniden uyandırmaya çalıştım.Ortalıkta dolanıp durmakla yetindi.Sanki birden yaşlanmış ,gücünü yitirmiş gibi sürünerek kafesine döndü.’’
Lütfen Farkında olalım ,hürriyetin önemini bilelim ve kalıpların içinde yaşayarak alışmayalım.İçimizdeki özgür ruhu kahramanı daima besleyelim.Kahraman kolay ortaya çıkmaz,çıkabilmesi için beslenmesi gerekli.En önemli besini sorgulayan akıl.Sorguladıkça ve bu sorgular canınızı acıtmaya başladıkça onlara istediğiniz değil, ama tatlı ama acı gerçek cevapları verdikçe kahraman ortaya çıkmaya başlar.
Yıkılmaya yüz tutmuş bir bina hem içindekilere hem de çevresindekilere zarar verebilir.Genelde bu tip binalar yıkılarak yeni bina yapılır, eski ve onarılamayacak durumda olan binayı ne kadar makyajlarsanız ne kadar desteklerseniz de zayıf bir tarafı kalır ve bir gün o taraf zayıflığını gizleyemez ve yıkım olur .İşte sizinde içinizdeki kahramanı ortaya çıkarmak için öncelikle yıkılmanız lazım.Bir başla deyişle yeniden doğum için ölmeden önce ölmeyi bilmek gerekir.
Gözümüzü kör eden yedi renktir ,kulağımızı sağır eden sesler,ağzımızı paslandıran yediklerimiz ,kalbimizi önce coşturup sonra durduran sonsuz koşmalarımızdır.Yüksek insan dışına değil ,içine kıymet verendir.
İçimizdeki Şeytan – Sabahattin Ali.
İçinize yolculuğunuz zordur iyi yolculuklar dilerim.Dilerim yolun sonunda kahramanı bularak beraber dışarı gelirsiniz.