İçindeki öküzü zapt edebilmek!
Kamyonette yük değil insan taşınan ülkelere “geri kalmış ülkeler” denir.
İnsan yaşamının değil; insanın hiçbir değeri yoktur bu tip ülkelerde.
Kuralsızlık ise en temel, ana kuraldır.
Yollarda slalom yaparak tehlikeli araç kullananların genel geçer olduğu kabile toplumlarda herkese her şey serbesttir.
Eğitimsizliğin damarlara kadar sirayet ettiği ve adam sendeciliğin tavan yaptığı yığın toplumlardır bunlar.
Uygar ülkelerin atmosferini kısaca şöyle ayırt edebiliriz.
Bir “alt insan” gittiği ülkede, oranın kurallarına mecburen uyuyor ise, orada daha doğru düzgün davranıyorsa bu topraklarda medeniyet vardır.
Bir kafenin bile kendine özgü kuralları varsa, toplum içerisinde nasıl hareket edileceğine dair kurallar ve cezalar netse ve “alt insan” dahi buraya gelince buna kendini adapte etmek zorunda hissediyorsa oralarda oksijen daha bir solunur olur.
“Alt insan – üst insan” ayırımı felsefi temelli olup; gelişmişlik, kültür ve medeniyet seviyesi olarak yapılan ayırımdır. “Sürü insanı” ve “insan gibi insan” misali… “Ayrıştırıyor, hor görüyor, sevgisiz bir söylem bu…” tipi popülizm tezgahtarlığına ve tribünlere oynama şark kurnazlığına gerek yoktur…
Yolda yürürken yarışan iki arabadan biri kaza yapıp karşı şerite geçip kaldırımda yürüyen yayayı öldürüyorsa ve doğru düzgün ceza almıyorsa bu da aşiret tipi toplumların egemenliğinin ifadesidir.
“Çiçeklere basmayın” tabelasını görünce basmak için hamle yapılıyorsa,
trafikte her türlü kroluğu yapmak bir övünç vesilesi oluyorsa,
frenleri tutmayan arabalar yokuşlarda bir taş ile desteklenerek park ediliyorsa,
yolda yürümek, konuşmak dahi bilinmiyorsa,
lakin kabile topraklarından çıkınca her kurala zorla dahi olsa uyuluyorsa bir zahmet yazar Bülent Akyüreğin dediği gibi…
“İçinizdeki öküze “Oha” deyin!”