İki Şehrin Hikayesi
Pek çok Internet teknolojisinin icat edildiği yer olan San Francisco metrosunun gerek ulaşım gerekse de internet hizmetleri açısından Tokyo metrosunun çok gerisinde kalması, California’lı teknoloji şirketleri için utanılacak bir durum olmalı. Internetin beşiğinde ücretsiz internet erişimi yok !
Tokyo metrosunda insanın kaybolması oldukça düşük bir olasılık. Her metro hattının bir adı ve renk kodunun olmasının, metro isimlerinin Latin harfleriyle de yazılmasının yanısıra her durağın bir numarası da var. Böylece durak isimlerini aklınızda tutmanıza gerek yok; kaç numaralı durakta ineceğinizi bilmeniz yeterli.
Her vagonda ayrıntılı olarak metro planı, o hattın güzergahı, hangi durakta olduğunuzu ışıklı panolarda görmek mümkün. Keza her durağa yaklaşırken Japonca ve İngilizce olarak durağın adı bilgisayar sisteminden okunuyor. Yapılan anons kolayca anlaşılıyor.
Öte yandan bütün metro duraklarında ücretsiz Wi-Fi internet erişimi var. Vagonlarda ise GSM ağı aktif. Böylece metroda yolculuk yapan birisi tüm seyahati boyunca internet erişimine sahip. Japonya’ya ait bir GSM aboneliğiniz olmasa bile cep telefonunuzdan Wi-Fi ağına bağlanarak internete erişebiliyorsunuz.
Gelelim internet teknolojilerinin pek çoğunun icat edildiği, adeta internet devriminin temellerinin atıldığı California’nın San Francisco şehrine. Buradaki metro hatlarının Tokyo metrosu ile kıyaslanamayacak kadar sınırlı olduğunu bir kenara bırakalım. Değil metro duraklarında ücretsiz Wi-Fi erişimini, belli noktalarda GSM operatörleri vagon içinde bile çalışmıyor.
Her ne kadar Tokyo metrosunun beşte biri belki de onda biri büyüklüğünde olsa da San Francisco’daki metro altyapısında ne vagonlarda ne de duraklarda doğru dürüst bir metro haritası bile yok. Işıklı panoları, uyarıcı sistemleri unutun, hangi durağa geldiğinizi tespit etmeniz bile zor. Ne duraklarda kolayca görülecek şekilde durak isimleri yazılı ne de vagon içinde trenin sürücüsünün yaptığı anonsta ne söylendiğini anlamak mümkün.
Tıpkı İstanbul’da olduğu gibi San Francisco’da da bilgilendirme mekanizması, zaten herkesin herşeyi bildiği üzerine kurulu. Örneğin yapılan anonslar “zaten geldiğimiz durağın neresi olduğunu biliyorsunuz ama işte kural gereği benim bu durağın adını anons etmem gerekiyor” havasında. Oysa Tokyo’da tüm mekanizma metroyu ilk kez kullanmakta olan kişiyi baz alarak oluşturulmuş gibi.
İşin ulaşım kısmının altyapı eskiliği tarafı bir kenara, internetin beşiği olan, pek çok internet teknolojisinin icat edildiği yer olan San Francisco’da en azından konu internet olunca akan suların durması gerekmez mi? Örneğin San Francisco ve çevresindeki irili ufaklı teknoloji şirketleri finanse etseler şehrin özellikle popüler olan büyük sokaklarında ücretsiz Wi-Fi hizmetini sunuyor olmaları pek de zor olmaz. Oysa ücretsiz internet erişimi yine cafe zincirlerinin ya da belli bazı markaların kendi dükkanları içinde olmasıyla sınırlı.
Tokyo metrosunda, biraz da vagonların içinde GSM erişiminin olması nedeniyle her yaşta kişinin elinde bir akıllı cihaz seyahatlari boyunca kafalarını ikinci ekranlarından kaldırmıyorlar. San Francisco’da ise seyahat sırasında akıllı cihazına gömülü yolcu sayısı o denli çok değil. Doğaldır ki bunda kültürel farklılıklar da resme dahil edilmeli. Ancak Amerikalıların da başka sebeplerden dolayı Japonlar kadar kamusal alanlarda birbiri ile iletişim ya da göz teması kurmama titizliği var.
ABD’nin pek çok büyük şehrinde kamusal hizmetler daha yeni yeni güncelleniyor. Oysa Tokyo, Seul hatta İstanbul gibi yükselişte olan şehirlerde bu altyapılar nispeten daha güncel. ABD’nin son yıllarda yaşamakta olduğu ekonomik krizin bir göstergesi de bu olsa gerek.