İnce yaşamak, İnce ölmek
Az sonra okuyacaklarınız, yakın zamanda yaşanmış gerçek bir hikayedir.
Yalnızca isimler ve yerler değiştirilmiş olabilir.
*****************
Fuat abinin hastalığını kendisi gibi hepimiz biliyorduk. Son günlerini yaşadığını, bir aydan daha az bir zamanı olduğunu galiba bizden de fazla kabullenmişti kendisi…
Konuşabildiği son zamanlarında, dört arkadaş birlikte ziyaretine gitmiştik evine.
Zorlukla “Beyler, sizlere bir vasiyetim var.” dedi…
Birbirimize baktık.
Fuat abi devam etti;
“Beşimizin hep gittiğimiz meyhane var ya…”
Evet anlamında başlarımızı salladık.
“Beni gömdüğünüz gün o meyhaneye gidin…”
Küçük bir kasabaydı Kınık…
Zaten kafa çekebildiğimiz iki yer vardı. Ama çoğunlukla Fuat abinin sevdiği o meyhaneye gidilirdi. Sevdiğimiz şarkıları söylerdik birlikte… Sonrasında merkeze, Bergama’ya dönmek için çoğunlukla kafamız iyi bir şekilde araç kullanırdık. Kınık’ta yaşayan Fuat abi ise kızarak söylenirdi buna…
“Beni gömdüğünüz gün o meyhaneye gidin… Söz verin bunu yapacağınıza…”
Söz Fuat abi dedik…
Bir zaman sonra Fuat abimiz öldü. Akşamüzeri, Kabristan’dan çıktıktan sonra birbirimize baktık.
Tuhaf bir histi bu. Yakın bir arkadaşımızı az önce gömmüştük ama o meyhaneye gitmesek o arkadaşımıza ayıp oluyordu sanki.
Yapacak bir şey yoktu. Dört arkadaş tuttuk meyhanenin yolunu. Amacımız bir saat oturup kalkmaktı.
Biz daha oturur oturmaz masa öyle bir donandı ki, hiç birini bizim söylemediğimiz mezeler, litrelik rakılar… Birbirimize baktık yine anlamsızca…
Mekânın sahibi Refik amca geldi yanımıza… “Bunlar Fuat’tan.” dedi.
Anlamadık önce. Fuat abi birkaç ay önce gelmiş, dördümüzün adını vermiş, öldüğüm gün burada kafa çekmeye gelecekler deyip hesabı ödemişti. Gözler doldu, boğazlar tıkandı.
Birinci şişenin sonlarına doğru bir udi, bir kemancı geldiler oturdular masaya…
Bir tanesi “Şimdi Fuat abi ve sizin sevdiğiniz şarkıları çalazais.” dedi. İkinci şişenin yarısında, hep birlikte söylediğimiz şarkılarla iyice kendimizden geçmişken bir de dansöz geldi, iyi mi? Şaka yapmıyorum. Fuat abi bunu da ayarlamış…
Son gelen şişe ellilik miydi, yetmişlik miydi, hatırlayamıyorum.
Kapının önüne çıkınca yüzümüze yediğimiz sert ayaz, bu kafayla Bergama’ya nasıl gideceğimizi sorgulatmaya başladığı sırada, Refik amca yanaştı yine…
“Beyler” dedi, “Fuat size bir araç ayarladıydı, Bergama’ya rahat dönmeniz için.”
Taksi hepimizi evlerimize dağıttı ama dağıtmasaydı da bizler zaten dağılmıştık.
Böyle bir şeydi; ince yaşamak ve ince ölmek…
************
Hikaye budur ve bire bir gerçektir dostlar…
Fuat abi gibiler giderken, bakıyorum da bazılarına…
İçim acıyor.
Sıhhatinize.