İnsan Tutulması
Yılın son akşamı… Takvimden kalanson sayfayı kopardım bu akşam. Ağaçtan düşen son yaprakla beraber, o da geri dönüşüm döngüsüne dahil oldu. Giderken ağlamadı ikisi de. Çünkü döngülerini tamamlamışlardı. Görevleri bitmişti… Sorun yoktu… Zorla kopmadı ikisi de. Zamanları gelmişti. Biri eceli ile terketti ağacı ve diğeri eceli ile terketti takvimi…
Gün bitti, yıl bitti. Takvimden nice sayfalar eksildi, ağaçtan nice yapraklar döküldü…
Ama biz…Ya biz ne olduk?
Biz yalnızca dökülmedik….
Biz koparıldık. Hatta sadece koparılmakla da kalmadık. Yan ağaçtaki yaprakları da biz kopardık. Arada nice fidanlar da gitti. Orman olarak; biz 2015’te ne çok kanadık değil mi? Orman olarak; biz toprağı kanla ve gözyaşıyla suladık. Kuruduk, kurutulduk. Döküldük, saçıldık… Tohumken ezildik. Eğilmedik; kırıldık. Yeşermedik; çürüdük…
Şaşkın, ürkek ve kırılgan kabuklarımız içinde umutsuzca baharı bekleyenler değil miyiz? Ve bahar bize hala gelmedi. Aslında döngüsel olarak gelmesi gerekirdi değil mi? Sahi niye hala bahar gelemedi?
Çünkü;!
Bizler istenildiği üzere soğuğu, kışımızı, nefretimizi kendimiz yaratır olduk. Artık aramızda hemfikir olanlara da pek ender rastlar olduk. Bizler bölünmedik. Yalnızca lime lime edildik. Değerlerin değersizleştirildiği, anlamların anlamsızlaştığı garip bir tutulma halindeyiz. Acılı, sıkıntılı, tedirgin ve nefret dolu bir bekleyiş. Bu durumun bir adı olsaydı eminim ‘İnsan tutulması’ en münasibi olurdu…
Her sürecin bir başlangıcı var ya: Aklın var olup, bireysel bilincin kaybolduğu yerde başladı İnsan tutulmaya. Kalp var olup kollektif vicdan köreldiğinde ise en karanlık ve en soğuk noktaya ulaştı. Karanlık yavaşça çöktü. Ardından gelen fırtına ise hiç dinmeyecek gibiydi. İnsan; bir sonraki adımında hayatta kalır mı bilemedi… Önünü göremedi. Başta her yöndengelen çığlığı duyduysa da güvensizlikten hareket etmedi. Sonra, çığlıklar arttığında çığlıklara alışmış olduğunu farketti. Kaskatı kesilmişti. Bir sonraki aşamada çığlıkların kendi içinden de yükseldiğini anladı, ama ona da kimse yardım etmedi. Çünkü insan bir kez tutulmuştu.
Neyse ki her tutulmada olduğu gibi bu tutulma da bir süre sonra sona ermek zorunda. İnsanın içindeki varolan insanlık ışığı biliyorum ki yeniden belirecek. Ancak pek doğal olmayan bu tutulmanın süresini kavramak mümkün değil.
Yeni bir takvim başlıyor umutla. İsmi 2016… Güvencemiz yalnızca yeni bir takvimden ibaret değil elbet. Bilmeliyiz ki yalnızca bilinçli atılacak bir adım, vicdanlı elleri yeniden kavuşturmaya yeter. Tutulmanın en derininde buzlar erir ve insanın ışığı tüm güzelliğiyle yeniden baharı müjdeler… Belki insanlık ormanı yeniden yeşerir sene 2016’da.
Kim bilir?