İnsanın Aptallık Tarihi
İnsanlık tarihinde yapılan aptallıkları kategorize ederek, bazı başlıklar altında sıralamak için herhalde en uygun ortam bir blog olmaz. Yani bu bile başlı başına aptallık olur. O yüzden kapsamı daraltmaya çalışarak, tarihin belli dönemlerine ve bazı olaylara odaklanmakta fayda var. Aptallık ve kara bir çağ dendiğinde, aklınıza hangi dönem geliyor? Ortaçağ mı? Hani kadınların cadı iftirasıyla yakıldığı, engizisyonun insanları çeşitli işkence ve katliamlarla inim inim inlettiği o çağ mı? Tamam, o zaman o döneme bakalım. Sanmayın ki, sadece insanlar nasibini aldı kara cahillerden, ancak bir o kadar da güç sahibi ve bir hayatın iki dudağı arasından çıkacak bir lafa bağlı olanlardan. 13. yüzyılda kedilerin de, Papa’nın emriyle, katline başlandı. Sebep Eski Mısır ve Pagan inanışlarında, kedinin kutsal bir yerinin oluşu. Bir kedi hıristiyanlığı ne kadar tehdit edebilir ki? Ancak kediler cadılığa ve sapkınlığa eş değer tutuldu. Ve katline fetva verildi. Eğer bir kadın kedi sahibiyse, bu da cadılık belirtisi olarak görülerek, kedisiyle birlikte diri diri yakıldı. Hatta kediler de mahkemelerde insan gibi yargılandı. Kara kedinin uğursuzluk getirdiği söylentileri de bugünlere rastlıyor. Çünkü şeytanımsı bir varlık olarak görülürdü. Ancak eğer üstünde beyaz bir leke varsa, bunun Tanrı’nın işareti olduğu söylenerek, kendisi ve sahibinin hayatları bağışlanırdı. Bu dönemde %90’ı kadın olan, yaklaşık 500.000 kişi yakılarak, idam edildi. Kedilerin soyu o bölgede kuruma noktasına geldi. Sonra ne mi oldu?
AVRUPA KARA VEBADAN YIKILDI
Kediler öldürülünce, ortalık fareden geçilmez oldu ve veba salgını baş gösterdi. Aptal insanların, vebanın nedeninin fareler olduğunu anlamaları da çok uzun zaman aldı. Bu arada pek çok insan da, vebaya neden olduğu gerekçesiyle kent meydanlarında yakıldı. Bu sefer hedef olarak Yahudiler gösterildi. Kuyu sularını zehirledikleri iddia edildi. Neyse çok uzatmamayım, Avrupa nüfusunun yarısı vebadan dolayı hayatını kaybetti.
3 ARALIK 2017’DE TÜRKİYE’DE, ERZİNCAN ORDUEVİ’NDE NE OLDU?
Bir asker yavru bir kediyi yumruklayarak, yere fırlatarak, tekmeleyerek öldürdü. Çevredeki görevliler engel olmadı. Görüntüler kameralara yansımıştı, kısa sürede sosyal medyada yayıldı. Çok büyük bir tepki aldı. Bunun üzerine bir erin sarhoş olduğu bir zamanda bunu yaptığı resmi merciler tarafından açıklandı. Adı da ifşa oldu. En yüksek disiplin cezası olan 12 gün oda hapsine çarptırıldı. Ancak daha sonra suçlunun o er olmadığı, Bölük Komutanı Bora K. olduğu iddiası ortaya atıldı.
O yavru kediye işkence görüntülerini izleyenler açıklamalarla tatmin olmadılar. İçleri rahat etmedi. O kedi için canları acıdı. Haksızlığa isyan etmek istediler, ama kime duyuracaklardı seslerini, dinleyen olmadıktan sonra.
İslam dininde, peygamberin kedisini çok sevdiği hatta uyanmasın diye, üstüne yattığı hırkasını keserek, kalktığı bile söylenir. Ağırlıklı bu dinin hakim olduğu topraklarda, bir kedinin katli göz ardı edildi. Bilmem ki ne düşünüldü? Ordunun itibarı mı, kafayı yemiş bir askerin öfkesini boşaltacak bir yer aramasının normal olması mı? ”Üstünü örtelim, biz ona yapacağımızı biliriz mi” dendi?
Nasıl çarpık bir zihin bu tatlı varlıklarda şeytanı görebilir? Kendi içi kara zifte bulanmışsa, onun yansımasıdır iftiraları, fetvaları, öfkesi ve katliamları.
Nasıl aptal bir halk, kendi inançlarına saygı göstermez? Bilmez midir bu inançlar, bu değerlerdir onları birbirine bağlayan? Hikayelerle yoğrulmuştur kişilikleri, tarihten günümüze ulaşan. İnsan olmayı öğretmiştir. Peygamberin kedi sevgisi kimsenin mi yüreğine işlemez? Herkes mi unutmuş, önemsememiş, hadi birisi delirmiş, kimse mi engel olamamış? Böyle bir işkence cezasız mı kalırmış?
Göreceğiz, aptallığımızın, zalimliğe göz yummamızın sonucunu. Hep birlikte yaşayacağız.