İnsanoğlunun geleceği “Homo Noeticus” mu?
4,6 milyar yaşındaki Dünyamızda insanlığın 3,5 milyonluk bir evrim süresi var. Son 50-65 bin yıllık dönemde ise Homo Sapiens’inCro-Magmon adamından evrimleşerek günümüz insanını oluşturmasına şahit oluyoruz. Ancak Homo-Sapiens, yani Latince anlamı “bilen adam”, şu an dek hiç şahit olmadığı bir değişim ve dönüşümden geçiyor son 150 yıl içinde.
Ailelerin kabileleri oluşturarak animist bir inanç sistemiyle yaşadıkları dönemden…
Bir süre sonra şehir devletlerine geçiş yapmışız…
Şehir devletleri ülkeleri oluştururken inanç sistemleri de doğayı anlamlandıracak şekilde kurulmuş…
Doğanın Tanrısallaştırılmasını öyle bir hale getirmişiz ki doğa filozofları var oluşu sorgular hale gelmiş…
Var oluşu sorgularken felsefeyi “kendini bil” diyerek insanın gelişimine sunmuşuz bir süre sonra…
Ve bir süre sonra Helenistik Dönem öncesi ve sonrasında Tek Tanrılı dinler ortaya çıkmış…
İnsanlık maalesef Tanrı’yı bile kendine mal ederek 1000 yıllık bir karanlık dönemden geçmiş Avrupa’da. Fikir öne süreni yakmış, yok etmiş. Ancak bu sırada Doğu ve Orta Doğu Rönenansı’nı yaşıyormuş. Güzel Anadolu ise evliyalarla coşup ilahi Aşk’tan feyz alıyormuş.
Rönesans’ın nimetleri olan pusula, barut, tüfek, matbaa güçlünün güçsüzü sömürüsüne yol açarken, hümanizma akımı da önceki 1000 yıl içinde kendini, aklı ve bilimi unutan insanın yeniden kendini keşfetmesine izin vermiş…
Yine Hegel’in tarihin diyalektik gelişimi ile anlattığı gibi “zamanın ruhu” denge noktasında kalmasına izin vermemiş insanoğlunun. Bilimin kapılarını ardına dek açan insan evladı artık teknolojik imkanlarıyla kadim zamanların zenginliklerini halka da bir kapitalist düzen eşliğinde sunarken, maddi zenginlikler ve sömürü düzeninin içinde hapsolan insan bu sefer de ruhunu unutur olmuş…
Ay’a gitmiş insanoğlu. Mars’s uydu göndermiş. Tüm dünyayı sanal alemde birleştirmiş ancak ruhunu, zihnini ve bedenini birleştirememiş. Bu emanet dünyada maddesel zenginliklerin ve bunu sağlayan düzenin kölesi olup, kendini kaybetmiş, Öz’ünü unutmuş, muhteşem potansiyeline ışık tutan inanç, felsefe ve erdemleri metafizik diyerek reddetmiş….
Hani bazen bir yağız genç filmlerde İstanbul’a gelir ve boğazda kendinden geçmiş bir şekilde gençliğinin verdiği kibir ile de“İSTANBUL!!! SEN Mİ BÜYÜK, BEN Mİ BÜYÜK?” der ya. İşte, insan da artık bu tür bir kibir ile kendini ve haddini bilmeden elindeki 150 yıllık teknolojik imkanlarla kendinden büyük ve öte olan görünen alemin temeli olan ruhsallığa, ruhuna, Yaradan’a kafa tutar olmuş…
Sonuç; varlık içinde manen yokluk, yani ISTIRAP. Modern insanın genel sorunu bu.
İnanç sistemleri insanları tatmin etmiyor artık. Ekonomik düzen türev piyasalar, manipülasyona açık borsalar, salt büyümeye odaklı stratejiler vs ile insanı utlu etmiyor. Politik anlamda dünya bir gladyatörler arenasına döndü güçlünün güçsüzü sömürüsü altında.
Binlerce yıllık dini, ezoterik, ruhsal, mistik kehanetlerin işaret ettiği gibi büyük bir değişim çağındayız.
Çocuklarımızı bile X-Y-Z kuşağı ile ayırıyoruz çünkü bizlerden çok daha ileride ve farklı nesiller doğuyor dünyada.
Bir değişim ve dönüşüm içinde olduğumuz aşikar ve şimdiden Homo-Sapiens’in bir sonraki basamağına bir isim bile takmışlar.
HOMO-NOETİCUS…
NOETICUS, bilinç üstüne araştırmalar yapan John White tarafından insanoğlunun bir sonraki gelişim basamağını tarif etmek için verilmiş bir ad. Yunanca’daNoeticos kelimesinden türetilen bu kelime, idrak, algı ve saf zihin anlamına geliyor.
Bazılarının 21nci yüzyılı BİLGELİK ÇAĞI olarak adlandırdığını da düşünürsek Noeticus, insanın akıl-eden-ruh üçlüsünü birleyerek, kendi Öz’ünü keşfettiği, bu saf potansiyeli açığa çıkararak Hz.İnsan olmaya yaklaştığı, tüm farklar ve farklılıkların zenginlik olarak görülerek tüm insanların bir üst misyon, vizyon ve değerler atında birleşerek sevgi, barış ve mutlulukla yaşadığı bir dönemin zikredilmesinden başka bir şey değil.
Peki, neden tüm bunlar henüz olmuyor ya da olamıyor?
Çünkü hala insanlar BEN’de. BEN’denBİZ’e geçmedikçe bu değişim ve dönüşümü gerçekleştiremeyeceğiz.
Peki, neden hala BEN bu kadar ön planda?
Çünkü egomuzun sağlıksız, gölgeli kısmı hakim. Çünkü semavi dinlerin ve diğer öğretilerin özünü anlamadı çoğu insan.
Neden anlamıyoruz ki?
Farklıülkelere seyahat ettiğimde sıradan halkın başka milletlerden insanlarla sorunu olmadığını görmemek elde değil. Kimsenin kimseye derdi yok eğer bir geçmiş travması yoksa. Sıradan insan ailesini ve kendinin rızkını çıkarmakla ve mutlu, mesut yaşamakla meşgul. Elbette insanların karakter sorunları var ama halkların çoğu bir başka halk ile savaş peşinde değil?
PEKİ, SORUN NE?
Sorun kıt kaynaklara hakim olanların güç mücadelesi içinde olmaları. Sorun güçlü olanın dünyanın 100 yıl içinde yaşayacağı su, petrol, doğal rezervler gibi azı kıt kaynaklara hakim olma mücadelesi.
Bu mücadele tüm tarih boyunca ardı. YENİ DEĞİ. Ancak küreselleşen dünyada ilk defa dünya bir global köye döndü ve dünyada ilk defa 7 milyar insan var. Ve ilk defa kıt kaynakları tüketmeye yakınız.
Fakir oldukça zengin zengin olarak kalamaz.
Mutsuz oldukça mutlunun mutluluğu devam edemez.
Bu yüzden BEN’ den BİZ’e geçiş önemli. Bunu da bizim nesillerin bu bakış açısı ve düşünce tarzı ile sağlamamız zor. Bu yüzden bazılarının işe yaramaz dedikleri Y kuşağı dünyada İndigo çocuklar olarak değişim tohumlarını atarken, Z kuşağı olan kristal veletler de bizim yapamadığımız BEN’den BİZ’e dönüşümü yapacaklar bana göre.
Ben dünyamızın bugünkü gidişatından memnun olmasam da gelecekten Y ve Z kuşaklarına bakarak umutluyum. Benimkisi de diğerleri gibi bir teori. Yaşayıp göreceğiz neler olacak.
İnsanın geleceği Homo-Noeticus olur mu bilmem. Olsa da ismi bu mu olur, bunu da bilemem. Ancak tek bildiğim bugünden daha üst bir bilince geçmemiz gerektiği.
Dileğim tüm insanların Yaradan’dan ötürü birbirlerini kardeş gibi sevdiği, farkların ve farlılıkların zenginlik olarak evrensel insan bilincine ulaşmamıza bizlere yardım ettiği, dünyayı sömürmeden tüm güzelliğiyle deneyimleyebildiğimiz bir bilinç haline ulaşmamız.