İzafi
Doğa’nın en belirgin zıtlıklarındandır; “sıcak” ve “soğuk”… Siyah ve Beyaz, Gece ve Gündüz gibi zıt…
Temmuz ayında gözeneklerinizden ter fışkırır sıcaktan… Üzerinizdeki herşeyi çıkartsanız da sıcağın etkisinden kurtulamazsınız.
Kışın da soğuktan… Üzerinize ne giyseniz de soğuğun o delici erişimi eldiveninizin her ilmeğinden incecik iğneler gibi batar gözeneklerinize…
Her soğukta üzerinize biraz daha kalın bir kıyafet giymeyi planlarsınız… Giydiğiniz her ek kıyafet giderek hem bedeninizi hem ruhunuzu ağırlaştırır… Sonra kış günlerinin kısa ve güneşsizliği de eklenince soğuktan mütevelli garip bir halet-i ruhiye ile karşılaşırsınız aynada…
Sanki her gün üzerinize giydiklerinizden çok “soğuk” ve onun dondurucu ağırlığını giyersiniz üzerinize…
Tam tersi; soğuğu sevmeyenler de oldukça var… Yine de ben “sıcak” insanıyım.. Bugün caddede yürürken üzerime minik sinek boyutunda düşen kar taneleri ve gözeneklerimi ısıran soğuğu düşünmeyip yazın sıcacık havasını düşledim; içim ısındı…
Sonra farkettim ki “sıcak” ve “soğuk” kavramlarımız aslında izafi… Sıcak dediğimiz matematiksel fark yaklaşık 20 derece… Hava sıcaklığı 25 derece olduğunda oflamaya başlıyor insanlar; eller ve gözler klima arıyor…
Hava sıcaklığı +5 dereceye düştüğünde ise bu sefer herkes kutup moduna geçiyor. Eldivenler, termal kıyafetler vs…
Düşünsenize; insanoğlu olarak -273 derece ile +milyonlar arasında değişen bir “ısı” skalasında biz sadece 30-40 derecede sağlıklı var olabiliyoruz.
Örneğin -176 dereceye göre +5 derece nasıl “sıcak” veya +642.856 derece göre +25 derece nasıl “soğuk”???
Geçecek, bu soğuklar da geçecek… İster Balkanlar’dan gelsin ister Rusya’dan… Yine “sıcak” olacak en izafisinden…