İzmir
Çok duymuşumdur, ya da belki duymuşsunuzdur, Ankaralıların ve özellikle İstanbulluların İzmir’le ilgili olarak eleştiri yaptıklarını. Muhtemel Ekşi’de okumuştum bi’zaman ve çok tutmuştum aşağıdaki yorumu.
“Ankara’da insanlar kenti yönetir.
İstanbul’da kent insanları yönetir.
İzmir denge şehridir.” demişti bir yazar.
İzmir’de insan insanlar yaşıyor, insan robotlar değil.
Yani daha fazla yaşar bu insanlar.
Daha fazla bağırır, daha fazla çığırır.
(her şeye) Daha büyük tepki koyar. (Bkz: Tarih.)
İzmirli kendisine uymayanı düzeltme çalışmalarından da geri durmaz.
İzmirli bir tek bu konuda İstanbullu ya da Ankaralıdan daha çalışkandır.
İstemeyen de, uymayan da kaçar, gider zaten.
Ama ne kadar uzağa gitse de, hasar öyle büyüktür ki, başedebilmek için sürekli bu şehirle ilgili kötü düşünmek gerekir.
Bir eski fıkra vardır, oğlunu İzmir’e gönderen bir Arap Şeyhinin, çocuğun kendini bozması üzerine arkasından en iyi adamını da takip için İzmir’e göndermesi hakkında. Has adam da bir kaç güne kalmadan kendini bozunca, Şeyhe aşağıdaki cümleyi içeren mektubu göndermiştir.
“Ya seydi, veled mazbût velâkin ahali puşt!”
Hâsıl-ı kelam, seviyom burayı, na’apiim?
Beri yandan da, robotların insanlardan daha iyi çalıştığını ve giderek onların yerini aldığını unutmuyorum.