Karamanlılar Anadolu’nun Kaybolan Ortodoks Türkleri
“Gerçi Rum isek de Rumca bilmez Türkçe söyleriz
Ne Türkçe yazar okuruz ne de Rumca söyleriz
Öyle bir mahludi hattı tarikatımız vardır
Hurufumuz Yonanice Türkçe meram eyleriz.”
Anadolu’yu Anadolu yapan içinde barındırdığı farklı kültürler ve bu kültürlerin birbirinden beslenerek birlikte yaşayabilmesidir. Binlerce yıl boyunca Anadolu’da yerleşmiş ya da geçip gitmiş bütün milletler, kavimler Anadolu’da bir iz, bir renk bırakmıştır. Kimi günümüze kadar ulaşmış, kimi de zaman içinde yitip gitmiş. Anadolu’nun kaybolan renklerinden biridir Karamanlılar. Hıristiyanlığın Ortodoks mezhebini seçmiş olan Türklerdir aslında. Türkçe’den başka dil konuşamayan Karamanlılar özellikle din temalı eserlerini Grek alfabesini kullanarak Türkçe yazmışlardı.
Karamanlıların gelenek görenek ve günlük yaşamları, aynı coğrafyayı paylaştıkları Türklerden hiçbir farklılık göstermezdi. Hep karıştırılageldikleri Rumlarla benzeşen yönleri yok denecek kadar azdı.. Gelenek ve göreneklerin yanında, Karamanlıların Rumca bilmemelerinden dolayı dini metinlerini Grek harfleriyle Türkçe kullanarak yazmaları, Rumlar ise dini ritüellerini Rumca yapmaları iki toplumu birbirinden ayıran en belirgin özelliklerindendi.
Karamanlılar yoğun olarak Mersin Tarsus, Anamur, Konya Sille, Ermenek, Karaman Maden şehri, Aksaray, Nevşehir Ürgüp, Niğde Bor, Derinkuyu, Ihlara, Alanya, Amasya, Kırıkkale ve Kayseri’de yaşamışlardır.
Karamanlıların kökenleri konusunda pek çok teori ortaya atılsa da Karamanoğlu Beyliğine bağlı, Hıristiyanlığı kabul etmiş Türklerin devamı oldukları savı daha ağır basmaktadır. Yoğun olarak Orta Anadolu’da yaşamış olmaları, Karamanoğlu Beyliği’nin bir parçası olduklarını iddia eden bu savı güçlendirmiştir. Karamanlı isminin nereden geldiğine dair de pek çok teori vardır. Karamanlı ismine ilk kez 1553 1555 yılları arasında Anadolu’yu gezen Alman seyyah Hans Dernscwam’ın notlarında rastlanmıştır. İstanbul’u gezdiği günlerde Sulukule yakınlarında Caramanos diye adlandırılan bir grup insana rastlar. Bu kişiler Ortodoks Hıristiyanıdır ama Rumca bilmemektedirler. Sadece Türkçe konuşmaktadırlar. Dernscwam, bu insanların Karaman’dan geldiklerini iddia etmiştir.
Karamanlılardan bahseden sadece Dernscwam değildir elbet. Yine 1500’lü yıllarda, Nicolas De Nicolay da Karamanlılar’dan bahseder. Yedikule yakınlarında rastladığı halkın geçimlerini ticaret ve zanaatla sağladıklarını, özellikle kuyumculuk ve işlemecilikte çok yetenekli olduklarından bahseder. Nicolay, Karamanlılar’ın Rum-Ortodoks Patriği’ne tabii olduklarını ama Rum Ortodoks Patrikhanesi Ortodoks Türk cemaati ve kilisesini tanımadığını da belirtmiştir.
Karamanlılardan bahseden bir başka gezgin, hatta bizce en tanınmış olanı da Evliya Çelebidir. Çelebi seyahatnamesinde Karamanlılar’dan şöyle söz eder:
“Antalya’nın yirmi mahallesinden dördünde “Urum keferesi” sakindir, ancak bunlar Rumca değil bâtıl Türk lisânı üzre kelimât ederler, Ammâ aslâ Urum lisânı bilmeyüp bâtıl Türk lisânı bilürler…
Karamanlılar’ın Grek Alfabesi kullanıp Türkçe yazdığından bahsetmiştik. Alttaki tabloda Grek alfabesi ve Türkçe karşılıklarını göreceksiniz.
Altı çizili Grek alfabesiyle yazılmış kelimelerin Türkçe karşılıklarına bakarak ne denmek istediğini daha rahat anlayabiliyoruz
ΑΛΛΑΧ Allah, AXΛΑΚ ahlak, ΑΖΙΖ aziz, ΒΑΤΑΝ vatan, MΠΕΣ beş, MΠΙΖΕ bize, MΠΟΡΤΖΛΟΥ borçlu ΔΕΡΣΑΑΔΕΤ Dersaadet, ΙΜΑΝ iman, INΣΑΝ insan, ΙΤΑΑΤ itaat, ΚΑΛΦΑ kalfa, ΜΑΣΑΛΛΑΧ maşallah, ΜΑΤΒΑΑ matbaa, ΜΑΧΣΟΥΣ mahsus.
Anadolu’nun pek çok yerinde bu yolla yazılmış kitabeler, mezar taşları vs bulunabilir. Derinkuyu Özlüce Kilisesi kitabesi bunun güzel bir örneği sayılabilir.
Derinkuyu Özlüce Kilisesi kitabesi
“Aziz Basiliostan mahsıstır. Zilelilere ne mutlu. Kelip te kören kizennere rahmet, kalfasına, yapturanlere, ırahmet olsun ectatlerine, 1849 “
Birinci dünya savaşı sona ermiş, ülkenin dört bir yanı işgal edilmeye başlanmış, bunu fırsat bilen bazı gruplar da bu durumdan faydalanmak için Osmanlı aleyhinde örgütler kurmaya başlamışlardı. Bunlardan biri de Atatürk’ün Nutuk’ta açıkça ifade ettiği Mavri Mira örgütüydü.. İstanbul Fener Rum Patrikhanesinde kurulan bu örgütün kuruluş amacı Anadolu’nun farklı bölgelerinde çeteler oluşturmak, bu çeteleri yönetmek, miting ve propaganda faaliyeti yürütmekti. Ayrıca insani yardım adı altında Ülkeye silah ve cephane taşımakla görevliydi. Yunan Kızılhaç’ı ile Rum okullarındaki izci teşkilatları da bu heyete bağlıydı. Patrikhane’nin bu tutumu karşısında Türk Ortodokslarının lideri konumundaki Papa Eftim, Keskin Metropolit Vekili olarak kendisine bağlı olan cemaati toplayarak bu durumu protesto etmiş ve milli mücadeleye katılma kararı almıştır. Bu tavır özellikle başta Yunanistan olma üzere işgalci devletlerin Anadolu’daki Hıristiyan halkların haklarını koruma adı altında gerçekleştirmek istedikleri, işgali destekleyen propagandalarını sekteye uğratmış tır.
Karamanlıları Anadolu’daki varlıkları Lozan Antlaşmasının hükümlerinden biri olan ” Türk topraklarında yerleşmiş Rum Ortodoks dininden Türk uyruklarıyla, Yunan topraklarında yerleşmiş Müslüman dininden Yunan uyruklarının, 1 Mayıs 1923 tarihinden başlayarak, zorunlu mübadelesine (exchange obligatoire) girişilecektir.” maddesinin uygulanmaya başlamasıyla son buldu. Milli mücadeleye destek vermiş olan Karamanlılar da bu kapsamda vatanlarını terk etmeye zorlanmış, yürek burkan görüntülerle ; “ Biz de sizdeniz, bizi götürmeyin “ yakarışlarına rağmen trenlerle İzmir’e oradan da Yunanistan’a götürülerek vatanlarından uzaklaştırılmışlardı.
Hamdullah Suphi Tanrıöver anılarında Mahmut R. Kösemihal’in “ Biz Anadolu’nun bir miktar Hıristiyan Türk’ü ile Hıristiyan Elen’ini ayıran farkları incelemeye vakit bulamadan, mübadele, bir miktar Türk unsurunu Yunanistan’a göçtürdü..” dediğinden bahseder.
Atatürk’ün de bu durumdan oldukça üzüntü duyduğu bilinmektedir. Hamdullah Suphi yine anılarında bu durumu şöyle anlatır: “Celal Bayar bir gün bana; Bilir misin Hamdullah, Atatürk’ün son yıllarda en büyük üzüntüsü ne idi?” diye sorar. Bilmediğimi söyleyince, cevabı kendisi verir: “Anadolu’dan binlerce Hıristiyan Türk’ü göndermiş olmasıydı”
Ne Karamanlılar gittikleri toprakları benimseyip vatan bellediler ne de o topraklar onları bağrına bastı. Evlerde yine Türkçe konuşuldu Türkçe ağıtlar yakıldı…
“Evlerimiz birer birer yazıldı
Bu sene dirliğimiz bozuldu
Mezerimiz gurbet elde gazıldı
Gazın mezarımız bari burda olsun
Ne unlar öğüttük ne bulgur aşlık
Garali günlere haydin gidelim
Ferman böyük yerden hatın edelim
Yalvarın gonşularda kilise cami olmasın
Her millet içinde namaz gılmasın “