Kazı – Kazan
Düşmüş insanın varoluş şiarı bu.
Kazı – kazan.
Ne kadar çok kazırsan, o kadar çok kazanıyorsun.
Garip değil mi?
Ama, gelin biz önce üveyiği tanıyalım.
Üveyik, güvercingillerden bir kuş.
Kumru büyüklüğünde, ürkek mi ürkek.
En sevdiği besin ayçiçeği.
Üreme dönemlerinde erkek üveyik ağaçların kuru dallarına görünür biçimde tüneyerek, grrrr, grrrr diye ötmeye başlar.
O gariban, dişi için bağırıp kur yaptığını sansa da, sesi duyup gelen daha çok başındaki siyah kukuletayla avcıdır.
Avcı pozisyonu alırken, kuru dalda masumiyetin çıplaklığı ile bağırır üveyik, grrrr… grrrrrr…
Bekler ki dişi cevap verecek.
Karşılık dişi üveyik yerine bir demir borudan barut kokusuna karışıp gelir.
Dannnnnn…
Son nefes kana karışmış bir ses olarak çıkar, hırrrrrr….
Nitekim, tarihte Dodo kuşunun nesli de bu şekilde ortadan kalkmıştır ki o günlerde ne tarım ilacı vardır piyasada, ne de çevre kirliliği… Dodo’yu tüm alemden kazımaya insanın kazı – kazan tutkusu yetmiştir.
Dünya Doğa ve Doğal Kaynakları Koruma Birliği’nin (IUCN) verilerine göre, dünyada üveyik nüfusu son 40 senede %80 azaldı.
Gitti gidiyor…
Koş vatandaş kooooş…
Sen de kazı, sen de kazan.
Hepsini avcılar mı öldürdü?
Elbette hayır, gittikçe artan çevre sorunları üveyiğin (ve diğerlerinin sonun getirdi).
Hepimiz, kendi çapımızda avcıyız ve şu alemden kurbanı kazımadıkça biz kazanamıyoruz.
Cellat kaderini kurbana yüklüyor.
Başka canlının acısı üzerine kurulmuş sevinç ve coşku duyma hali.
Rezaletin zirvesi…!
“Doğada bulunan hangi hayvandan, kaç tane öldürme hakkımız var?” Konulu mahsun eseri her yıl kaleme alan Merkez Av Komisyonu bu yıl 23 Mayıs günü toplandı.
Ve dedi ki, “üveyik neslini kazımaya kararlılıkla devam”.
Bu konuda hassas olan 27 doğa koruma örgütü 70 bine yakın imza toplamıştı.
Dediler ki, iki kuş var.
Biri üveyik, biri elmabaş patka.
İkisinin de nesli tehlike altında.
Hiç olmazsa bunlar vurulmasın.
“Elmabaş patka adında bir de ördek türü var, bu arkadaşın da son 20 yılda neslinin yarısı yok oldu, gitti gidiyor”.
TBMM Hayvan Hakları Koruma Komisyonu, işin başındaki Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü’ne resmi görüş bildirdi.
“Üveyiği ve elmabaş patka’yı kazımayın”.
Kime ne…?
Merkez Av Komisyon’u dedi ki, “doğayı koruyan avcıdır, hem kazır hem kazanır hem de bu yaptığına spor der”.
Madem gitti gidiyor, kazıyalım, tez elden gidiversin.
Dannnnnn…!
Kazımazsak nasıl kazanırız?
Kazımaya destek veren de devletin Doğa Koruma ve Milli Parklar otoritesi.
Görevleri bu ülkenin doğasını korumak.
Ama neden…?
Dedik ya, kazı – kazan.
İyi ama devletin bürokratı, siyasetçisi bundan ne kazanır ki…?
“Bir avcıya günde üç üveyik kazıma haktır, verdim gitti” diyen Tarım Bakanı üveyik kazındıkça ne kazanır ki?
Avcının oyu mudur mesele…?
Silah satışından gelen gelir mi…?
Şiddete düşkünlüğün vazgeçilmezliği mi…?
Yalın bir düşmüşlük trajedisinin ötesinde başka bir neden bulamıyoruz ve başı öne eğip, izliyoruz.