Kedersizliğin Derinlerinde!
Istanbul’a gideceğim, Ankara Esenboğa Havaalanında uçuş tarifelerini gösteren ekranda biniş kapıma bakıyorum.
İki temiz yüzlü (sakalsız yani) ve kedersiz delikanlı yaklaştı, Antep uçağına baktılar.
“Anaaa la baqhsağa kırqh dakka gecikme varmış” dedi biri.
“Vay anasını..” dedi öbürü.
Tam o sırada, ama tam da o sırada, bir genç kızımız bizim gruba yaklaştı.
“Antep…?” şeklinde tek sözcüklü soru cümlesi kurdu.
Delikanlı, hem şık, hem de kedersiz bu genç hanımefendiye, “Antep uçağı 40 dakika gecikmeli” dedi.
Kedersiz kızımız, kedersiz oğlumuzun yüzüne kederli kederli bakarak, “yani?” diye bir tek sözcüklü soru cümlesi daha kurdu.
Delikanlılar soruyu kabul ederlerse içlerinin kederle dolacağını hissedip, duymamış gibi yaptılar.
Kedersiz kızımız bana döndü, bu defa hiç cümle harcamadan, sıfır enerji tüketmek suretiyle, gözlerini kullanarak sordu: “19.55’de kalkacak uçak, 40 dakika gecikirse, saat kaçta kalkmış olacak?”
Gözlerimle cevap verdim, “aklını kullanmayı denesene”.
Sol elinin küçük parmağıyla başladı saymaya.
19.65, 19,75, 19.85, 19.95.
Yüzüme baktı.
“Evet, haklısın, henüz bu saat dilimi icad edilmedi” dedim.
Telefonunu çıkarttı, “Alo Fatma” yardım hattını aradı, 19.55 + 40 sorusuna Alo Fatma hattından da cevap gelmedi.
Oysa, ekranda 19.55’in yanında 20,35 yazıyordu.
Kedersiz ve şık kızımız, Alo Fatma’ya ikinci soru hakkını “Murat?” olarak sordu.
Bunun, “akşamki buluşmaya Murat da geliyor mu?” olduğunu anladım.
Serinin finalini merak ettiğin için, monitörün önünde kalmaya karar verdim.
Şık ve kedersiz kızımız, telefonda bir yeri daha aradı, sonra bir yeri daha … hepsine sordu “19.55 ama 40 dk gecikme diyorlar”, hepsi hayırsız çıktı, kız bir daha parmaklara başvurdu, yine 19.95 …
Kedersizliğin derinlerine kendini gömüp, ayrıldı.
Bu seri epey devam edeceğe benziyor.