Ketum Olmak
“Sıradan insanın, farklıya olan nefretidir, farklıyı ketum olmaya iten.”
“İnsanlar arasında yaşamak güçtür. Susmak çok güçtür de ondan.” Nietzsche.
Erdemli insan olabilmenin temel vasıflarından biri ketumiyet ve sır saklama bilincinin kişiye yerleşmesidir. Akil insan olmak yolunda olan birey, olur olmaz her konuda sadece konuşmuş olmak için konuşmaz. Her şeyden önce ketum olabilmeyi öğrenmeliyiz.“Dünyada en zor üç şey, sır saklamak, boş zamanını değerlendirmek ve affetmektir” diyor Chilo. Eski kadim tapınakların neredeyse tamamında girişte önce susmayı işaret eden bir sembol bulunmaktaydı. Bu sembol; önce hem kendinizi hem de diğer insanları dinleyin, konuşmadan önce ise çok iyi düşünün anlamında bir uyarı idi. Ketumiyet size emanet edilene ihanet etmemektir. Sözlükte, “Sır saklamak, ağzı sıkı olmak” olarak geçer. Ketum olmak, güvenilmektir, gerektiğinde sır saklayabilme gücüne sahip olabilmektir. Ketumiyet duygusu insanın kendisine saygısını artırır. Ketumiyet bir anlamda sadakattir, size güvenilerek iletilen bir duygunun ya da bilginin olur olmaz paylaşılmaması gereklidir. Size iletilen çok önemli bir sır sizinle birlikte mezara kadar gitmelidir. Size itimat edilip en özel duygular paylaşılmışsa da bunlar sadece size özeldir. Filozofların eserlerinde ketumiyet en mühim ahlaki ve insani vasıf olarak gösterilmektedir.
Ketumiyet kişiliğin sağlamlığını test eder, o bir zaman gelir şerefiniz olur. Sır tutamayanlar, kendisine güvenilip paylaşılan duyguları sinsice taşıyanlar toplumda sevilmez. Kitlenin herkesin özelini merak etmesi, edindiği bilgiyi herkese filtrelemeden aktarması belki onlara kısa vadede bir keyif verebilir ancak eğer derinlerde gömülü de olsa bir vicdan sahibi iseler sonradan duyulacak emanete ihanet hissi onlara pişmanlık verecektir. Bu tip insanlar, cemiyet içinde daima sevilmeyen, itimat edilmeyen insanlar arasında yer alırlar. Bir anlık zevk karşılığı ağızdan bir defa çıkmış sözü, tekrar geri alıp sır haline getirmeye hiç bir kuvvet yetmez.
“Söylediklerimin kölesi, söylemediklerimin efendisiyim.” denilir. Sırlar, kimseye anlatmamak bedeli ile verilmiş emanetlerdir. Ketum olmak, sadık olmak, ihtiyatlı olmaktır. Bilgiyi hak eden ile hak ettiği kadar paylaşmaktır. Kuyruğu ağzında yılan, evrenin yasalarını ve sırlarını hakkı olmayana ifşa etmeden saklayan ketumiyet ve ebedî bilgelik simgesidir. Özgür kılmaya çalıştığımız zekâmızı ve zihnimizi sükûnet, sevgi ve ketumiyet ile yaratıcı kılabiliriz. Ketumiyet, insan irade ve benliğinin bir imtihanıdır. Bu imtihanı kazanamayanın hayatta hiçbir imtihanı kazanmasına imkân yoktur. Ketumiyet, kendi kendini inşa eden yolcu için bir öz disiplindir. Yaşamlarının her alanında sıkıya gelemeyip, disiplinden kaçanlar burada da bir kılıf uydurabileceklerdir. Bir sırrın devamlı olarak saklanabilmesi, insan ruhunu en çok olgunlaştıran, nefse hâkimiyeti sağlayan en büyük faktördür. İrademizin kuvvetli olması, doğal ve terbiye edilmemiş hislerin irademizle kontrol altına alınabilmesidir. Sır, bir irade sınavıdır. Ketumiyet de kendi nefsine hâkim olmaktır. “İki kişinin bildiği şey artık sır değildir.” denilir. Denildiği gibi “Söyleme dostuna, söyler dostuna.”
Ketum insan erdemlidir, kararlıdır ve cesurdur. Nerede nasıl davranacağını bilen ölçülü bireydir. Kendine, iradesine ve nefsine hâkimdir. Nereye, nasıl gideceğini bilendir. Davis Star’in dediği gibi: “Nereye gittiğini bilen adama yol vermek için bütün dünya yana çekilir.”Çok eski devirlerden beri tüm düşünürler ruhu kuvvetlendirmek, nefse hâkimiyet, tekâmülü sağlamak, gerçeğe doğru disiplinli bir şekilde yol almak için ketum olma prensibini uygulamışlardır. Akil insan, sırlarını kalbinin en derin köşesinde saklayacaktır. Bir düşünür şöyle der: “Herkes çok konuşan ağzın kapanmasını ve az konuşan ağzın açılmasını bekler.” Susmak, zamana ve zemine göre çok kere bir sürü söz söylemekten çok daha fazlasını ifade eder. Bu öylece susup, bir bilge rolü üstlenip kendi cehaletini gizlemek değildir. Sadece düşünerek, gerekli olduğunda, gerekli oranda, konuşmaktır. “Yerinde söz söylemesini bilen, özür dilemek zorunda kalmaz.” diyor Fatih S. Mehmet.
Bir an için susmak, düşünmek için bir başlangıçtır. Descartes: “Düşünüyorum, öyle ise varım” der. Var oluşumuzu anlamak için düşünmeye, düşünmek için de susmaya ihtiyacımız vardır. Düşünmek, öz benliğimizin faaliyetidir. Çenesi hiç kapanmayan kitlelerin düşünmeye de vakitleri yoktur. Dinlemezler, çoğunlukla söylenirler. Sevdiklerini, ailelerini birkaç söze feda edebilirler. “Bildirmeyi değil, buldurmayı” hedefleyen Ezoterik-inisiyatik sistemlerde, belli bir ketumiyet anlayışına duyulan ihtiyaç, sadece sır saklama kaygısından kaynaklanmaz. Ketumiyetin insanlar arası ilişkilerde aranan çok önemli bir erdem olduğu fark edilirse, insan benliğinin yüceltilmesi sürecinde de önemli bir aşama olduğu, kolaylıkla fark edilebilinir. Mevlana şöyle diyor: “Hikmeti ehlinden esirgemek, zulümdür. Na ehline vermek ise, hikmete zulümdür.”
Bilinçsizce uygulanan bir ketumiyet anlayışının ise, bilgiyi alan ve veren taraflara zarar vereceği aşikârdır. Art niyetli kişiler, ketumiyeti bilgi saklamaya yönelik olarak da kullanabilmektedirler. Her konuda olduğu gibi ketumiyet konusunda da, tanrının insana en büyük armağanı olan aklın önderliği söz konusudur. Asıl amaç, bilginin paylaşılmasıdır ve bilginin ancak paylaşıldıkça çoğaldığı hiç bir zaman unutulmamalıdır. Ketum olmak günümüzde halk arasında artık olumsuz bir kişilik özelliği olarak bile algılanır hale gelmiştir. Herkesin her şeyi herkese anlattığı ve bunu da şeffaflık olarak sunduğu günümüzde düşünerek az ama öz konuşmak avamca “sıkıcı” payesini almakla eş değerdir.
Kitlenin ketum bireyler için görüşü; “Hiçbir şey belli etmeyen, susan sonra kendi içlerine patlayanlar, soğuk, kendilerini yer bitirirler, ağzından az laf çıkan, içine kapanık konuşmayan, vs…” gibidir. Olur, olmaz her konuyu arkadaşı ile akrabası ile ailesi ile yakinen tanımadıkları ile bile paylaşanlar bu “Biz de her şey açık, şeffaf, hiçbir saklımız gizlimiz yoktur!” korosudur. Ketum olmak dilini yutmak demek değildir. Dengedir. Hangi konuda kiminle konuşuyorsan neyi ne kadar konuşacağını bilmektir. Nerede, kime, ne kadar söyleyeceğini bilmektir. Ketumiyetimiz bizi yüceltir. Ketum olmak susmak, konuşmamak değildir. Aklın dile hâkim olmasıdır. Ketumiyet ile zihinler aydınlanır. “Çok işitelim, az konuşalım” denilir.
“Açıklanan sırlar değersizleşir, basitleştirilen değerini kaybeder. O nedenle, domuzların önüne inci atıp, eşeğe gül vermeyin.” diyor Christian Rozencreutz. Ketumiyet, bir sırrı saklamak gerektiğinde mahremiyetini korumaktır. Amiyane tabirle ağız ishalinden muzdarip geniş kitleler, ketumiyet erdemine sahip bireyden rahatsız olabilecektir. Dile dahi getirildiğinde tırnaklarını çıkarıp her yönden saldırıya geçebileceklerdir. Bu erdeme sahip olan azınlığın amansız düşmanı, buna sahip olmayan geniş kitlelerdir. Belirttiğim gibi, ketumiyet çok önemli bir erdemdir. Akil insan, sahip olduğu erdemin altını çizmez, dile getirmez. Onu sadece yaşar. Reklâmını yapanlar söz konusu erdemin yanından dahi geçemeyenlerdir.
Diogenes şöyle der: “Tanrı bize çok işitelim diye iki kulak ve az konuşalım diye bir dil vermiştir.”