Keyifli Sohbet: Sunay Demircan, Harun Gelmiş ve Fethi Demir ile
– Sunay Demircan: “”Zihnimiz sadece aşağı doğru olan hareketi kavramaya yeteneklidir, yukarı doğru olanı asla” der Arthur Schnitzler. Neden? Çünkü aşağıda olana dair bilgimiz vardır, yukarıda olanı ise bilmeyiz. Aşağısı somut yukarısı soyut âlemdir. Bu nedenle de zihin kendi güvenliği için bildiği yere, somuta doğru olan harekete yönelmeyi tercih eder. Bu önerme bizi nereye taşır? Zihin bildiği, güvenlikli sularda yüzmeyi seviyorsa, o halde geçmiş geleceğe göre daha emniyetlidir.
Gelecek bir varsayımlar dizisinin ötesine geçemezken, geçmiş yaşanmış bir gerçeklik olarak, ortalık yerde durur. Geçmişin bizi sarıp sarmalayan etkisi, aşağıda olanın bilinirliğinden kaynaklanır aslında. Bu nedenle de, geleceğe adım atılırken hep geçmişin referans taşlarına basılır. İyi de, bu bizi nereye götürür? Dünyada gelişmenin yönelimi, bu nedenledir ki, yere paralel, yatay olur. Oysa gerçek ilerleme dikey sıçrama hamleleriyle olur. Dikey sıçramayı yapabilmek yürek ister biraz. Bu yüreğe sahip liderler çok iyi bilirler ki geçmişin referanslarıyla sıçrama hamlesi yapılamaz, olsa olsa yukarı çıkma illüzyonu içinde aşağı doğru kaykılma hareketi yapılır.
Eee? E’si, me’si bu işte… Ha, unutmadan, bir de büyük felaketler bize yukarı doğru sıçrama fırsatı verirler”
– Fethi Demir: “Şu bilgiyi de gizleme: Bazı büyük felaketler de, yukarı doğru sıçrama yaparken oluşabilir.”
– Harun Gelmiş: “Bana göre “yukarıya doğru” ve “aşağıya doğru” meselesi su götürür. Tabii Arthur Schnitzler’in bu konudaki tanımını bilmediğim üzerinden. Ben tam tersi olduğunu düşünüyorum. Soyut olan “aşağısı”dır: Kişinin benliğine, özüne, içine doğru yapılan bir yolculuk olduğu için. Ki, bazı insanlar için “sığ” tabiri kullanılır. Misal sığ suyun altında yatan -yukarıya yakın olduğu için- görünürdür, somuttur… Derin su ise altında olanı gizler; soyuttur…
Bu bağlamda “Dünyada gelişmenin yönelimi, bu nedenledir ki, yere paralel, yatay olur” önermesine katılıyorum. Çünkü “gelişme” bir “tekâmül” değildir. Ha, “sıçrama”dan kastettiği maddi dünyadaki ilerleme ise tamam, bir itirazım yok.”
– Sunay Demircan: “O zaman frekansı değiştirelim, içeri doğru yolculuk “içeri” doğrumudur yoksa aslında dışarı çıkmak mıdır? Dışarı çıkınca, içeri dışarı yok mudur?”
– Harun Gelmiş: “Tabii ki “dışarı çıkmaktır”… Lâkin “dışarı çıkmak” için kişi önce “içeride” olduğunu keşfetmeli (tefrik) ve idrakine varmalı. Bunu başarabilirse eğer ne ‘içeri’ kalır ne de ‘dışarı’”…