Kimin Balığı?
Babam 91 yaşına geldi, unutkanlık var ama muhakeme ve fizik kondisyon mükemmeldir.
Geçmiş deneyimlerinden gelen en süzülmüş bilgisi: “Anadolu halkı, insan kazıklamayı fazilet sayar” şeklindedir.
Hava da güzel, haydi gidelim hamsi yiyelim dedik. Sahilde masaya oturduk, bir güzel salata, bir de hamsi ızgara.
Rakı mı? O dediğin öğlende yasak.
Tabak tepeleme dolu geldi, babam sordu “bunun hepsi benim mi?”
“Sizin efendim” dedi garson.
Ne yapalım, yumulduk mecburen.
Bir kaç lokmada, babamın bir avuç midesi doldu. “Bunlar şimdi kalan hamsiye de para alırlar” diye, tabağında kalan yığını gösterdi.
“Alırlar valla, hiç gözünün yaşına bakmazlar” dedim.
Bir kaç hamsi daha yedi, ama tabak bitecek gibi değil.
Biraz önce söylediğini unuttu, “bunlar bu kalan hamsiye de para alırlar şimdi” dedi.
“Alırlar, alırlaaaar…sen ye onları, boşa gitmesin paralar ” dedim.
Bir iki hamsi daha tırtıkladı.
Yine başa döndük, “bunlar bu kalan hamsiye de para alırlar şimdi” dedi.
Yine aynı cevap, aynı soru … beşinci veya altıncı tekrar sırasında, bu kez farklı cevap vermeyi denedim “almazlar para merak etme, kalan balığı düşerler hesaptan, bırak kalsın” dedim.
“Sen bilmezsin bizim milleti, onlar var ya onlaaaar, sen inanıyor musun kalan balığı hesaptan düşeceklerine?”
Susup, kendi tabağımdaki hamsilere ilgi göstermeye başladım.
İki dakika geçti, babam yine sordu, “bunlar bu kalan hamsilere para alacaklar mı şimdi?”
“Alacaklar tabii” dedim.
“Hem benden parasını alacaklar, hem de kalanları başkasına satacaklar” dedi.
Bu kadarını beklemiyordum, birden cevap bulamadım.
Sonra bana döndü, “Kim bilir ben de kimin balığını yiyorum” dedi.