Kızılderililerde Terleme Çadırı
İyi olmak , bireylerin kendileriyle,toplumla ve doğal dünyayla ilişkilerinde dengede olması demektir.Her birey büyük Yaşam Çemberi’nin bir parçasıdır.Eğer bu bütünden ayrıymış gibi yaşanıyorsa ,yıkım kaçınılmazdır.Bu yıkım yargılayan bir Tanrı’dan gelen ceza değildir.Bütün’le söyledikleri şarkıya uyumsuzluğun mutlak sonucudur sadece.Tüm Kızılderili ritüellerinde katılımcılara kendileriyle, kabileleriyle ve yaşamın bütünüyle uyum içine girme fırsatı verilir.Uyumsuzluğun kökleri ‘ görünmeyen ‘ dünyadadır,ancak o etkilerini ‘görünen’ dünyada gösterir.Görünmeyen dünyada ,iyi veya kötü ,uyuma ve uyumsuzluğa neden olan bir çok ruh bulunur .Bir çok Kızılderili bu ruhlardan enerjiler olarak söz eder.Enerjiler iyiye ya da kötüye kullanılabilirler,örneğin iyileştirmek ya da zarar vermek amacıyla büyü yapmak gibi.
Terleme Çadırı;
Lakota Sioux’larının inipi olarak adlandırdıkları ‘Terleme Çadırı ‘ sağlık ve dengeye ulaşmak için kullanılan törensel bir yapıdadır.Terleme çadırı ovalarda söğüt dallarından kurulan ve bizon derisiyle kaplanan derme çatma yapılardır.Kuzeydoğu bölgesinde , uçarlı huş ağacı kabuklarıyla kaplanırdı.Eskimo denilen İnuitlerin buzdan evlerinin içinde bile Terleme Çadırı vardı.Sauna olarak bilinen Finlandiya’nın ‘Savusauna’sı da tipik bir örnektir.Birçoklarımız bunu yakınlarda ki bir sağlık merkezinde vakit geçirmek olarak algılarız .Ancak bir Fin atasözü ‘Saunada Kilisedeymiş gibi davran ‘der.Eski Kelt’lerin taştan yapılmış terleme odaları vardır.Kuzey Rusya ‘da , yerin altında tahtadan buhar banyoları inşa edilmişti.Eski Japonların törensel buhar banyoları mushi-buro olarak anılır.Herodot M.Ö 425 ‘te Siciyalı’ların böyle bir geleneği olduğunu yazmıştı.Homeros ve İyonyalılar Antik Yunanlıların buhar banyolarından söz ederler.Bu Romalılara Balneum olarak geçti.Roma dan sonra Arap dünyasına geçerek ünlü Türk Hamamları şeklini almıştır.
Terleme Çadırı içindekilerin daha tam olarak yaşayabilmek için yeniden doğduğu bir ana rahmidir.Bu çadırlar toprak anayı hamile gibi gösterir.Odaya girenler cenin gibi görülür ve yeni doğmuş bebek gibi çıkarlar.Çadır düz ve esnek söğüt dallarıyla kaplanır .Bükülen ve yukarıda kesişen dallar dört kutsal yönü temsil eden kareler oluştururlar.Terleme çadırının çerçevesi bittiğinde ,çubuklar bir arı kovanını ya da ters dönmüş bir sepeti andırır.Bazı noktalarda bir kadının 28 kaburgası gibi gözükür.28 sayısı kadınların adet dönemleriyle ilgili Ay takvimini de ifade eder.Erkeklerin Toprak Ana’nın dişil enerjileriyle bağlantıya geçebilmeleri için bu terleme ayinlerine katılmaları genellikle zorunluydu.Söğüt önemlidir bu çadırda.Su kenarlarında bulunduğu için suyla özel bir bağı da vardır.Su terleme çadırı ayininin merkezidir.O sıcak taşların üzerine dökülür ve Yüce Ruh’a buhar olarak yükselirken, Toprak Ana’ya da odadakilerin teri olarak geri döner.Söğütün kabukları iyi bir ağrı kesicidir,hatta modern bilim onun etken maddesini asetilsalisilik asit olarak sentezlemiştir yani Aspirin.
Kaburganın çerçevesi bizon ya da diğer hayvan derileriyle tamamen kaplanarak karanlık yer yapılır.Sıcak taşları koymak için kulübenin merkezine bir çukur açılır.O çukurdan çıkan toprak kulübenin merkezinden 1.5 metre kadar uzağa sunak yapmak için konulur.Terleme çadırının içinde ‘suyu döken adam ‘ kulübenin çevresini arındırmak için kulübenin dışında adaçayı ya da tatlıçimen gibi şifalı otları tütsüleyerek pozitif enerji oluşmasını sağlar.Bu ayinlerde geleneksel olarak ısıtıldığında parçalanmayan lav taşları kullanılır.
Terleme çadırı için her şey hazır olduğunda Suyu döken adam katılımcıları kulübenin çevresinde aynı zaman da saat yönü de olan güneş yönünde sırasıyla oturtur ve bu arada iyi bir terleme içinde dua edilir.Katılımcılar alçak kapıdan içeri teker teker ve ağır ağır sanki alçakgönüllülük duygusunu güçlendirirmişçesine emekleyerek girerler.Her bir katılımcı ‘mitakuye oyasin’ yani ‘hepimiz akrabayız’ sözünü onaylar .İyileşme ,dua şükran aşamalarıyla yeni bir doğum, arınma olarak biter.
Ben bu yazımda sadece Kızılderililer ve terleme çadırı hakkında bir şeyler yazmaya çalıştım aslında her ülkenin her kültürün her ezoterik topluluğun bu ve benzeri düşünceyle bir düşünce odaları vardır.Amaç yeniden doğmaktır.
Aslında bizler her daim Ara sıra, günlük yaşamın kaygılarından uzaklaşarak düşünceye dalmalı, vicdanımızın sesini dinlemeliyiz. Ancak böyle zamanlarda, iyilik ve güzelliğin kayna¬ğını görebileceğimiz geniş ufuklar gözlerimizin önünde açılır…Her birimizin kendine ait bir terleme çadırı olabilmeli ve buraya mümkün mertebe girmeliyiz.Bu sayede kendimizi tanırız ve çevremize faydalı oluruz.