Kontrol
Sigortam ödüyormuş, kontrol niyetiyle hastaneye gittim affedersin.
Kapıyı açmamla bir pırıltı dünyasına girmiş oldum ki.
Yok arkadaş böyle bir güzellik.
“Yere basmayalım” dedim, “Yürü deli deli konuşma” dedi bizimki.
Bal dök yala, o derece, birinci sınıf replika mermer.
Duvarlara baksana, birinci sınıf replika taş.
Ya şu çevremizi sarmış, coşku dolu siklamenler affedersin?
Doğduğumuzda orijinaliz de, iki aya kalmıyor su koyvermemiz.
“Buyurun, doktorumuz sizi bekliyor.”
Birinci sınıf Prof. …
Gözlüğünün ortasından önündeki ekrana, altından klavyeye bakıyor.
Adınız…, Yaş, eğitim …
Sanki su kaydırağından iniş hali, pek hoş.
Sen söylüyorsun, o algoritmaya işliyor.
“Tık tık” ediyor ekranda bir yeri.
Stetoskobu ekrana dayama günleri çok yakın.
Ya Rabbi..!
“Sigara içiyor musunuz?”
“Beleş bulursam içerim ama bu devirde otlaklar kurudu.”
Doktor civanım çölde kutup ayısı görmüş bedevi gibi baktı yüzüme.
Doktorunla bakışıyorsun, ne büyük mutluluk!
“Ne otlağı?” Dedi.
“Mera, hani affedersin sığırlar çıkıp otlar ya?”
“İki şık var, evet veya hayır.”
“Valla ne diyeyim, ara sıra efkarlanınca, yanımdakiler de içerse otlanırım.”
“Evet diyorum o zaman?”
“Ama içmiyorum.”
“Hiç içmediniz mi?”
“Ara sıra içerdim, ortalık kurudu epeydir …”
Şaka ve fuzuli lafa yer yok, modern zamanlar müşteri konveyör bant sistemi ile geliyor, ilerleyelim.
“Sigara içiyor işaretledim, alkol?”
“Epey soysal seçeneği varsa, işte ondan.”
“İçiyor… Spor?”
“Yok şükürler olsun.”
“Düzenli aldığınız ilaç?”
“Sizden iyi olmasın bir başka algoritma kolesterol ilacı vermişti, ama içmiyorum.”
Ekranda öyle bir seçenek yok, algoritma kilitlendi.
Doktor civanım yine yüzüme baktı, “Neden?” dedi.
“Zamanında” dedim, “Karşı evle makaralı ip gererdik aramıza, çarşaf asardık üzerinde yıldızlar olan, Hacı Şakir kokuları akardı yoldan geçenlere…”
“Size bir karotis vertebral, bir sanal anjiyo, bir de kolonoskopi yaptıralım. Bu yaşta iyi olur.”
“Hortum plastik mi affedersin?” Dedim.
Olur ya, bakarsın bambu lifinden yapılmıştır, sigorta da karşılar.
Bir dehşetin pençesine düşmüş, anlamsız çığlıkları peşi peşine sıralarken içimde uyanmış kaçışma arzusunun sonuçsuzluğuyla baktım suratına.
Saksıdaki replika siklamen gibiydi yüzü.
“Kalk yüzünü yıka” diyesi gelmiyordu insanın.
Ekrana baktı, bir iki tık tık… “sonuçlarınızı girdim, algoritmaya göre kalp %12 kalp hastası olabilirsiniz, veri girdikçe durumunuz netleşecek” dedi.
Pazarın tezgahında ışıl ışıldı ürünler.