Korona beni maymun ettin!
“Korona beni maymun ettin” konulu mahsun eser.
Mart – Nisan ayı programımı görseydin, küçük dil gittiydi.
Büyüğü de sallantıda…
Ardahan, Kars, Erzurum, İzmir, Bursa, Eskişehir, Kütahya, Samsun …
İşle ilgili bir sürü saha ziyareti, konferans, eğitim …
Hepsi iptal, “evden çalışıyoruz arkadaşlar” dediler.
İyi de nasıl olacak?
Online olacakmış…!
“Ne laynnn…!” demişim, kendimi kaybettim.
O hırsla mutfağa gittim, bulgurlu pazı sarması yaptım afedersin.
Tencerenin dibine döşedim kaburgayı afedersin.
“Yanına bir kadeh şurup” içeyim dedim.
Bilgi, “şurup içme, koronaya iyi değil” dedi.
“Onu mu daha çok seviyorsun, beni mi?” dedim.
“Amaaan saçmalama, online toplantım var şimdi” dedi, masaya oturup, kulaklığı taktı.
Onlayn oldu.
Gideceğim yerlerde köylerde tarlaları, ahırları gezeceğiz.
İzmir’de bir konferans verecektim ki, evlere şenlik: Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler.
“Onlaynnn … ”
Ankara’da bir konferans: “Kuzuların sessizliği”
“Onlaaaynnn…”
Başladık evde çalışmaya.
Sivil toplum örgütleri için bir eğitim içeriği hazırlıyorum.
Arkadaşlar mesaj yolladılar “o eğitimleri online yapacağız”.
Seniiii uzaktaaan sevmeeek aşkların eeen güüüüüzeliii….
İyi de, ben daha kil tabletten kağıt kaleme yeni geçmiş bir kuşağın üyesiyim, bu iş nasıl olacak?
Ohoooo… baktım bizim Bilgi çoktan online içerik üretmeye başlamış.
Bilgisayarın başında, kulaklıkları takmış, coronathon yapıyorlarmış.
Yarın iki toplantısı daha olacakmış.
Ne yaptıklarını anlamasam da yazmayı başardım.
Bu iş böyle olmayacak, düşük ölçekli bir “karı – koca kavgası başlatayım” dedim içimden; kaos olur, belki düzen eski haline döner.
“Şurup içiyorum biraz on layyyn” diye seslendim.
Duymadı… çünkü online.
Bu gün bakkala gidip, erzak stoklamıştık afedersin; bir şişe su, bir şişe şurup, bir deste çıra, kibrit, bir de cevizli dut kömesi.
Köme Bayburt işi imiş, bizim bakkal Arif “yöresel ürün abi” dedi.
“Uu leynn Arifff… Yöresel ürüne virüs mü dayanır, kim bilir içinde ne var, ver hele” dedim, kaptım kömeyi.
Mutfağa girdim, şimdi şurupla köme de gitmez ama, bulacağız bir çaresini elbet.
Bir parça koparttım kömeden, içinde eser miktarda ceviz var, yöresel ya… ama ip yok.
İpsiz bunu kazana nasıl daldırdın onnn laynnnn Bayburtlu…?
İp olmalı… takım çantasını aldım, maket bıçağını çıkarttım.
Kerpeten, pense …
Kömeyi boydan boya yardım.
Ööööyle bir ince ip ki… lime lime olmuş dut pestilinin içinde.
Cımbızla ayıkladım, Bilgi’nin kulaklarda kulaklık, pür dikkat coronathon …
Bu korona üç ay daha böyle devam ederse ne olacağını anladım.
Yaşasak bile faydası yok, ama Bayburtlunun bu kömeyle hiç şansı yok.
Çıktım dışarı, bakkala gittim, Arif elinde eldiven, para üstü veriyor müşteriye.
Arif ne kadar sürecek bu iş böyle? dedim.
“Uzamaz abi…” dedi. “Çin malı virüs, yakında bozulur”.
U leyyyn Arif, sen bir tanesin….!