Kutsal Dağa Yolculuk
7 – 8 yıldır Himalayaları, Nepal ve Tibet kültürünü yakından tanıyorum. Dünyanın bu coğrafyasına çeşitli vesilelerle defalarca gittim, bütün zorluklarına ve tehlikelerine rağmen her seferinde de büyük bir coşku, heyecan, tatmin ve mutluluk duydum.
İçimde hep bir ukte olarak kalan, dünyanın en kutsal dağı kabul edilen Kailash dağına ziyareti, yıllardır hayal ediyordum. Sonunda bu yaz bu hayalimi, oldukça da kendine özgü bir şekilde gerçekleştirme fırsatı buldum.
Tibet’te motosikletle seyahat etmek, öncelikle izinler ve resmi prosedürler açısından son derece zorlu ve uzun bir önhazırlığı gerektiriyor. Nitekim biz de yaklaşık 1 yıl önceden planlama ve 6 ay önceden de izinler için başvuru çalışmalarını başlatmıştık. İkinci zorluk ise yükseklik ve yol koşullarından kaynaklanıyor. Son derece değişken, her boydan çukurlu, mıcırlı, iri taşlı, kumlu, kaygan, dar ve yüksek dağ geçitleriyle ve bir de köprü olmayan dere geçişleriyle dolu bozuk yollar, hele Batı Tibet’e doğru artık yol denebilecek bir şeyin bile kalmadığı, sadece arazi üzerinde Batı’ya doğru ilerlediğiniz sürücü ve motosiklet için gerçekten zor, yorucu, hatta tehlikeli etaplar içeriyor.
Demir abiyle (KARDAŞ) birlikte, Delhi’ye kadar uçakla giderek, buradan başladığımız seyahatin ilk zorluğu Hindistan’ın dayanılmaz sıcağı oldu. Bu sıcakta 1.5 gün gümrükte perişan olma pahasına sonunda motosikletlerimizi alıp Katmandu’ya doğru yola çıkabildik. Ekibin diğer üyeleriyle burada buluşacağız.
Yolculuk genel olarak tehlikeli denebilecek bir trafik sistemi içinde ancak olaysız geçti. Katmandu’da bir kaç günlük dinlenme ve son hazırlıkların ardından Nepal ve Tibet’i birbirine bağlayan dostluk köprüsünden geçerek Tibet’e girdik. Sınırda bizi Tibet’teki yolculuğumuz boyunca birlikte olacağımız rehberimiz ve iki jeep karşıladı, ertesi gün de Batı Tibet’te kullanacağımız yakıt, yiyecek ve kamp malzemelerini taşıyan kamyonla buluştuk.
Buradan sonra artık hep 4200 – 4300 metrenin üzerindeyiz ve bu durum, bünyeler adapte oluncaya kadar ekip üyelerini bir kaç gün hırpalıyor. Yol koşullarının zorluğundan dolayı, günde 8 ile 12 saat arası motosiklet kullanmamıza rağmen, 200 ile 250 kilometre arasında ancak yol katedebiliyoruz. Tibet’in uçsuz bucaksız platosunda, dağ geçitlerinin arasında, kum fırtınaları ve kar dahil her türlü hava ve yol koşulları zorluğuyla 6 gün boyunca boğuştuktan sonra, kutsal Kailash dağına ulaşıyoruz.
Himalayalar’ın bir uzantısı olan Kailash dağı ve çevresi, çok önemli bir dini merkez konumunda. Kailash dağı ve çevresini kutsal yapan çok önemli özellikler var. İlki, Asya’nın en önemli nehirlerinden dördünün kaynağının Kailash’ın yakınlarında bulunması, İndus, Brahmaputra, Sutlej ve Karnali nehirleri aynı bölgeden doğuyor; Kailash dağı bir bereket kaynağı. İkincisi, Hinduizm inancına göre, Kailash’ın Tanrı Shiva ve eşinin evi sayılmasından ötürü kutsal bir bölge olması. 6714 metre yüksekliğindeki Kailash dağı her zaman karla kaplı. Bu yüzden Tibet dilinde, ona, “Kar Mücevheri” deniyor. Budist inancına göre ise, Kailash, dünyanın eksenini oluşturan dağ. Yılda bir kez ruhlarını arındırmak için Tibetliler, Hindular, Jainler ve Bön dini izleyicileri Kailash’a geliyor ve dağı tavaf ederek ibadetlerini yerine getiriyorlar.
Bu yılki dinsel seremoniyi diğer yıllardan ayıran en önemli özellik, Tibet takvimine gore bu yılın At Yılı olması. Bu zorlu hac yolculuğunu bu yıl gerçekleştirmek, inanışa gore diğer yıllardan 13 kat daha değerli.
Kailash’ın hemen yanındaki bir diğer önemli yer ise Manasarovar Gölü. Kailash’ın güneyindeki Manasarovar gölü, dünyanın en temiz tatlı su kaynaklarından biri. Hindularca, Tanrı Brahman’ın zihinsel olarak yaradılışının gerçekleştiği yer olduğuna inanılıyor. Bu yüzden kıyılarında pek çok manastır yer alıyor.
Kailash dağının etrafında, binlerce hacıyla birlikte bu eşsiz yürüyüşü tamamladıktan sonra, yolculuğumuzun ikinci hedefi olan Everest dağının Ana Kampına doğru uzun ve zorlu yolculuğa başlıyoruz. Tibet’in son derece sert yol ve hava koşullarıyla bir kez daha yüzleşerek, yine günler süren bir yolculuğun ardından, önce dünyanın en yüksek manastırı olan Rongbuk manastırına, ardından da, 7 yıl önce Everest dağının ilk Türk tırmanışını gerçekleştirirken, 2 ay boyunca kullandığım Ana Kampa varıyoruz. Tırmanış sezonu artık bittiği için, sadece 2 ekip kalmış dağda. Her iki ekibin de liderleriyle yıllar önce birlikte tırmanmıştım. Dağcı olarak tanıdıkları eski bir dostlarını 300 kiloluk bir motosikletle, burada tekrar görmek, onları çok şaşırtıyor. Zamanımız elverdiği ölçüde sohbet ediyoruz ve bundna sonrası için birbirimize bol şans dileyerek kamptan ayrılıyoruz.
Katmandu’ya olan son etabı da hızlı bir şekilde geride bırakarak, anılarımızda eşsiz bir yolculuğun lezzeti ile artık dönüş yoluna geçiyoruz. Bu çok özel ve kolay kolay bir daha yapılamayacak yolculuğa, BORUSAN ve SERANİT firmaları co-sponsor olarak, MOTOTAŞ firması ise yedek parça konusunda destek vererek katılmıştır.