Leon Sirius
Herkesin çocuğu özel ve güzel, ama Leon Sirius, Leonito’muz, gerçekten farklıydı.
Efendiydi, saygılıydı, akıllıydı.
Kocamandı, ama kimseyi rahatsız etmeyen, saygınlık yaratan bir öz saygısı da vardı.
Bana yüksek bir bedelle aldığım Babalar günü hediyesiydi. Öncesinde birçok aday gördük.
Dev pençeli 3 aylık neşeli bir topaç olarak ilk görüşte aşık etti hepimizi.
Yetiştiriciler kendilerine ayırmış, ama bize olan sevgisini görünce verdiler.
Tuvalet eğitimi var sanıyorduk, ama ilk haftalar biraz zor geçti.
Sokağa çıktığı ilk gün, yavrularını korumak isteyen bir kediden dayak yedi, ama sonra eve yaklaşmayan bütün kedileri görmezden geldi.
Sanırım 4-5 aylıkken Çandarlı’da bir çete kovalayınca, elimizden kaçtı, kucağıma aldığımda çok korkmuştu, ama bu da onda travma olmadı. Sonraki çete saldırılarında, sessizce beklerdi. Saldıranlar da, o da, biz de bilirdik ki, herhangi bir temasta, hepsine çok zarar verecek güçteydi.
Karşıyaka merkezde onu gezdirirken küçük bir sopa alırdım. Diğer sahipler pek anlamazdı, ama asıl amaç, diğer çocukların Leon’a yaklaşmaması değil, onları Leon’dan korumaktı.
“Yanımda yavaş” komutu hariç, bütün eğitimlerini oğlumla beraber verdik.
Üçüncü tekrarda komutu öğrenir ve unutmazdı. Gerçi ödülü bir an önce almak için bazen uyduruktan yapardı, ama yapardı.
Bazen komuta bile gerek kalmazdı, gözlerimizle anlaşırdık.
Son saydığımızda 83 kelimeyle anlaşabiliyorduk.
Ama en sevdiği “serbest” sözcüğüydü.
Dedesi ırkının dünya şampiyonu Vegas, babası ülke şampiyonu Pango’ydu.
Cins köpek faşisti değilim, ama uzun yıllar ev paylaşacağınız bir çocuk, uyumsuz ve huzursuz olursa hayat zorlaşıyor.
Mesele köpeği eğitmek değil, huzur alanınızda uyumlu bir aile bireyi olmasını sağlamak.
Ve Leon bu konuda bir mucizeydi.
Küçükken daha neşeliydi, ama neşe veren oyuncu bir karakteri yoktu.
Topu attığınızda getirirdi, ama 3 defadan fazla yormazdı kendini.
Bir tek laser pointer takıntısı vardı, sadece onu severdi.
Ama son yıllarda çok heyecanlandığı için tuvalet kaçırmaya başladı, onu da azalttık.
Neşeli sayılmazdı dedim, ama o bir huzur varlığıydı.
50 kiloluk büyük gövdesinin kimseye zarar vermemesi için çok özenliydi mesela.
Bir şeyleri devirdiğinde üzülür, “orada değil başka yerde ya da burada yat” cümlesine tam uyar, kendisinden korkanlara sırtını dönerek sevdirir, geceleri uyarı gerektiğinde tek kez havlar, uyuyanları hiç rahatsız etmez, sadece sabahları su için yine sadece bir kez vıyklardı.
Gerçekten huzurlu ve huzur veren, mutlu ve mutluluk veren bir yoldaştı.
Evimizin ve onu tanıyan herkesin bilgesi gibiydi.
Ama düzen onun için önemliydi.
Mesela yemek sofralarında asla bizi rahatsız etmeyip, yemek sonrasındaki artanlardan payını alacağını bilerek beklerdi.
Ama mama saati biraz gecikince, kendisini elbette yine çok saygılı ve efendice de olsa, muhakkak hatırlatırdı.
Duygu sömürüsü yapıp gözlerini size sabitlediği tek konu, başta kestane kebap olmak üzere, çerezlerdi. Ama elma başta sert meyveler, salatalık, havuç da paylaşması gerektiğini düşündüğü atıştırmalıklardı.
Doğum günlerinde 2 porsiyon İskender geleneğimiz vardı.
Bunun dışında, annesinin eliyle verdiği her şeyi ve bütün insan yemeklerini de severdi.
Ailede bir baş köpek gerekir, o bendim.
Çocuklarımın annesi onun gerçek aşkıydı.
Oğlum kardeşiydi, bir tek onun sarılmasına izin verirdi.
Ama kızım onun küçüğüydü, en çok onu korumak isterdi. Seyahate çıkacağı zaman onu gönderdiğimiz için bize kızardı.
Zaten gelenlere o koca sesiyle merhaba dedikten sonra, hiç kimsenin mekândan ayrılmasından hoşlanmazdı.
Daha bir çok anekdot da anlatabilirim.
Ama Leonito, gerçekten dünyanın en iyi huylu, en saygılı, en terbiyeli, en asil ve sevgi dolu hayvanlarından biriydi.
Bizi çok sevdi, çok saydı. Biz de onu çok ama çok sevdik, ama çok saygı da duyduk.
Karaciğer kanseri teşhisinde, yapılabileceklerin ona çare olmayacağı, uzatılabilecek yaşam süresinin günlerle sınırlı olmasına rağmen, yaşayacağı zorluklar ve acıların çok artacağı görününce, ona olan saygımız ve sevgimiz gereğince, hayatını konforlandırmaya karar verdik.
Elbette homeopatikler de dahil, takviyeler de vardı.
Kilo verdi, halsizleşti, keyifsizdi.
Kardeşleri arasında en uzun yaşamış olan oydu.
Karaciğer durmuş, 5 gün içinde, bir anda çöktü.
Son 2 gün su içmek dışında yürümeyi de reddetti ve sürekli yattı.
Ve yine o kadar efendice, o kadar terbiyeli bir geçiş yaptı ki, sadece o hali bile ona saygımı arttırıyor, ama çok da ağlatıyor.
Eğer bir köpek tekâmül edebiliyorsa, Leon buydu.
Canım oğlum, bilge, olgun ve müşfik bakan gözlerinle, lütfen bulunduğun yerden bize sevgi ve güç vermeye devam et.
Seni eşsiz ruhunla çok sevdim ve seviyorum, çok saydım ve sayıyorum.