Madde Bataklığında Ruhunu Aramak
“Ben kendimin gölgesiyim; o neyin gölgesi, onu arıyorum!” Fernando Pessoa
Hayat ağacından uzak, en önemlisi kendisinden uzak; kâinata yabancı “İnsan” olamayan “insan”. Bağlılıklarını bağımlılık yaparak kutsuyor… Acınası halinden mutlu, alevler onu közlerken, “Daha da, daha da” diyor “bakar görmez” insanımsı acıdan zevk alırken… “Odunlar bedava” diye ateşi kendi odunları ile beslerken, aynadaki aksinde işlenmeden giden kütüğü göremiyor ve kendi cehenneminde, büyük bir mutlulukla yanıyor “Herkes”; bir damla, sadece bir damla bile bilgelik suyu istemeden…
Bile bile bir felakete, insanlığın sonuna doğru gittiğimizin farkında mıyız?
Bu hissiyat her geçen gün zihninize dolmuyor mu?
Düşüş daha ne kadar sürecek?
Bu Dünya’da, bu planda kapana kısılmış gibi hissettiğiniz anlar yok mu?
Bir kukla gibi oynandığınızı hissettiğiniz ve “Çıkarın beni bu plandan” diye haykırdığınız hiç oldu mu?
Özgür irademiz ne kadar hür?
Neyi biz gerçekten belirliyoruz?
Yaşamımızın dizginleri kimin elinde?
“Ben bu olduğumdan daha fazlasıyım” diye düşünüp isyan etmiyor musunuz?
“Nereden geldim, nereye gidiyorum?” sorularınıza beş duyumuz ile cevap bulamamak canınızı sıkmıyor mu?
Madde bizi bir mıknatıs gibi kendine çekerken, ruhumuzu da emmiyor mu?
İçimizdeki boşluğun her geçen gün arttığını hissetmiyor musunuz?
İnsanlığın hali moralinizi bozuyor mu?
En basit olguların bile çevrenizde anlaşılmaması içinizi karartıyor mu?
Bunu değiştirmek için verdiğiniz çabalar işe yaramıyor mu?
Tüneldeki tren hızını arttırarak üzerimize gelirken, insanoğlu kaçmak yerine, koşarak kendi sonu ile kavuşmak istiyor.
Belki de Bütün’ün sonsuz döngüsünde sıramızı savdık ve yolumuzun sonuna yaklaşıyoruz. İnsanlık tükenişte yeni bir üst “İnsan” doğacak ve bizi geçmişte bırakacak! İnsanlığın başlangıçsızlıktan süre gelen her kaydının yer aldığı kolektif bilinçaltı da bunu gayet iyi biliyor.
Büyük bölüm karanlığın dibinde neşe ile birbirine çamur atarken, çok azımız karanlıkta zar zor gördüğümüz ışığa doğru yöneliyoruz…
Sarmalı, döngüyü bir türlü aşamıyoruz!
Aştırılmıyoruz!
Özgür olamıyoruz!
“Savaşçı harekete geçer, aptallar ise sadece tepki verir!” denir…
Madde ve mana arası iki sütunlu çift eksenli yolda ilerlemek isteyen “kahraman” bir sütun seçip sürekli onu güzelleyerek yol alamaz! Kendisi bir orta sütun olur! Hedef, yol ve yolcu dinamik dengede Bir’dir.
İşte bu ortamda efsanevi kahraman, hürriyetini kazanmak isteyendir ve onun hikâyesi düalitenin sahiplerine fikri başkaldırısının hikâyesidir!
Ve kahraman der ki: “Az gittim uz gittim dere tepe düz gittim, bir de dönüp arkama baktım ki ne göreyim? Bir arpa boyu yol gitmemişim…”