Mantarlar ve Kuzuların Kültürü
Spor sonrası eve gelirken gözünün önünde lezzetli yemekler geziniyordu. O kadar acıkmıştı ki yemeğinin yapılmasını bile bekleyebilecek gibi değildi.
Önce tüm malzemeleri mutfak tezgahının üstüne çıkarttı. Bugün Kültür Mantarı yapacaktı kendi usulünce…
Mantarları yıkamak üzere paketlerinden çıkarırken mutfakta bir kuru kalabalık gürültüsü belirdi. Nerden geldiğini anlamadığı bu sesler dışarıdan mı geliyor diye uzattı boynunu dışarı doğru. Herşey normaldi dışarıda hatta yağmur yağdığından hiç kimse de yoktu sokakta…
Tam o sırada elindeki Mantar diler gelip:
– “Hey sen!” dedi…
– “Kim? Ben mi?” diyebildi şaşkınca…
– “Tabii ki sana söylüyorum” diye karşılık verdi Mantar.
– “Sen nasıl bir mantarsın öyle?”
diye içinden geçirirken diğer mantarların da kendi içlerinde mırıldandıklarını farketti. Ama tam duyamadığından biraz eğilim yıkanıp süzülen mantarlara doğru eğilip bir kulağını da yaklaştırdı…
Elindeki mantar devam etti;
– “Ne yapacaksın bakiim bizden?”
– “Kendimce bir mantar yemeği” diyebildi şaşkınca.
– “Soteli bir şeyler mi düşündün yoksa?”
– “Yok, soğan sevmiyorum. O nedenle soteler hoşuma gitmiyor”
derken günün ortasında elindeki bir mantar ile sohbet ettiğini sanki dışarıdaki bir kameradan izliyor gibi şaşırdı???
– “Bizi fırına atsan çok lezziz oluruz” dedi bizimki…
– “Yok fırın ile uğraşacak kadar vaktim yok, ayrıca çok da açım” dedi.
– “Mantar ve kaşarpeyniri düetini düşünmez misin?”
– “Kaşarpeyniri ile yaptığım spordaki tüm kalorileri geri almak istemiyorum” diyiverdi.
Yüzü değişti Mantar’ın ve dönüp diğerlerine;
– “Mundar edecek bizi bu!” dedi en bozgun hali ile…
– “Hayır!” dedi. “Dur, çok sade ama lezzetli bir fikrim var”
İkna olmamış gözlerle bakarken yukarı doğru;
– “Söylemeyecek misin yani ne yapacağını?” sorabildi bezgince…
– “Sürpriz olsa?” diye tüm şirinliği ile konuyu kapatmaya çalıştı.
O sırada diğer mantarlarda bir çok muhabbet dönüyordu. Kulak kabartınca kiminin toplumsal olaylardan konuştuğunu, kiminin fizik kimya formülleri ile birşeyleri anlatıyordu. Bir başkası almış bir başka mantarı kabın bir köşesinde pastoral şiirler söylüyor, bir başkası da Beethoven’ın Pastoral Senfonisi (6. senfoni) temasını ıslık ile çalıyordu…
Mutfaktaki kuru kalabalık gürültünün sebebini bulmuştu.
– “Siz hep böyle misiniz?” dedi daha yüksekçe bir ses ile…
Birden sessizlik oldu kapta ve mutfakta; hepsi soru işareti gözlerle ona baktılar. İçlerinden bir başkası;
– “Ne bekliyorsun ki?” dedi… Buna Kültür Mantarı bir araya gelince ne yapıyor? Nasıl yetişiyor ve dahası neden ismi “Kültür Mantarı” acaba diye hiç düşündün mü?” diye sordu…
Beklemediği bir cevap almıştı. Sessizce tavaya hafifçe yağ koyarken hepsi birden;
– “Hayıııııır! Sakın bıçak kullanma” diye bağırdılar.
– “Neden?” dedi artık şaşırmaya alıştığı bu diyaloglara…
– “Her bıçak darbesi ile sadece bizi değil, besin değerlerimizi de öldürüyorsunuz” dedi. “Eliniz ile bölün bizi. Daha lezzetli olacak; görecesin” diyip gülümsedi bir başkası…
“Çattık mı ne?” diye düşündü. Daha ateşe bilen konmadan bu kadar gevezelerse kim bilir daha neler yaşayacaktı bu Entel Mantarlar ile…
Hepsini tavaya koyup kısık ateşte pişirirken kısa süre sonra sularını bıraktılar. Birden tavadan kahkaha ve gülücük sesleri gelmeye başladı. Tavanın üstünü örttüğü cam kapağı kaldırdığında hepsinin gülmekten gözlerinden yaş geldiğini fark etti. Meğer Mantarların pişerken bıraktığı suyun sebebi buymuş; onu da öğrenmiş oldu…
Hafifçe suyunu çektiklerinde de üzerlerine kırmızı pul biber ve çörek otu dökerken elinde “Bizden ne yapacaksın” diye mantar ile göz göze geldiğinde gözündeki memnuniyete mutlu oldu.
Tavadan indirdiğinde ise hepsinin neşesi devam ediyordu. Kondukları tabağın üzerinde dumanları tüterken hala konuşuyorlardı;
– “Ne sıcaktı ya???”
– “Sen kilo mu verdin? Puaaaah!…”
– “Asıl sen kendine bak; pişmeden önce iki katıydı hacmin neredeyse…”
Tüm bu ve bunu gibi konuşmalardan sıkılan Kırmızı Pul biber;
– “Ne geveze besinlersiniz siz yahu? Bir susun da soğuyalım şurada” fırçasını çekerken mantarlara Çörekotu onu tüm bilgeliği ile sakinleştirmeye çalışıyordu.
Tam da o an bir sessizlik oldu. Tüm mantarların gözü aç aşçıbaşıdaydı. Elindeki bir minik cam şişe ile geliyorken üzerlerine dökülenin “Tarçın” olduğunu anladıklarında bu sefer şaşırma sırası Mantarlardaydı…
Başka bir tavada pişirilmiş Kuzu Külbastılar ile birlikte tabakta yerlerini aldıklarında mutluydular. Teşekkür ettiler onları bu hale getirene. Aşçı da “Bu lezzetli eserime ‘Kuzuların Kültürü’ ismini veriyorum” dedi…