Masallarla Büyüyen Çocuklardık Biz
Benim neslim herhalde bilgisayar çağından önceki son nesildir.Demek istediğim benim çocukluğumda telefon vardı ama ya evde sehpanın üzerinde ya da sokakta kulübenin içindeydi..Henüz cebe girmiyordu.Benim zamanımda bilgisayar vardı ama hani şu ekran ve monitörü yekpare,daktilodan hallice olanlardan…şanslı olanlarımızın ilk gençlik zamanında commodore 64leri olmuştu ama o da ne kadar bilgisayardan sayılırsa…Benim zamanımda Televizyon da vardı …ama önce siyah beyaz sonra renkli ve hepi topu 2 kanal, kaldı ki kanalların ikincisi için çook zaman bekledik..Benim zamanımda DVD yoktu ama video vardı..Herkesde yoktu ama olan da keyifle paylaşırdı videosunu.Kasetler video kulüplerden kiralanır kadınlar gündüz İbrahim Tatlıses-Hülya Avşar filmlerini izler erkekler akşamları Arnold,Sylvester ve Chuck norris filmleri izlerdi…Evin ergenleri ise fırsat buldukça Almayandaki kuzenlerini yad eder onlara şükranlarını sunardı.
Bizim postalarımızın başında e- yoktu .Cevap için bazen haftalarca beklerdik.. Counter Strike ise aşağı mahalleyle yaptığımız külah savaşlarıydı bizim için.
Ama bizim masallarımız vardı…Annelerin babaların nelerin dedelerin anlattığı o doyulmaz masallar.
Bugün hala ne zaman kuru fasulye ile pilavı karıştırıp yesem kulağımda çocukluğumda anemin yemek yemem için anlattığı kırmızı şapkalı kız ya da kurtla kuzu masalı çınlar.Masallar tadına doyulmazdı doyulmasına da şimdi bu yaşta o günlere dönüp baktığımda gözüme çarpan, müthiş bir tutarsızlıktan başka bir şey değil.
Ne gibi tutarsızlıklar mı? Bakın siz karar verin.
Hansel ve Gretel.. Masalın özünde anne babasının sözünü dinlemeyip ormanın içlerine giden ve cadının eline düşen çocukların hikayesi anlatılır.Fakat vurucu kısım ve sonunda akıllarda kalan yaramazlık yaparsan cezasını çekeceğin değil şekerleme ve çikolatadan imal cadının evidir…Ne derseniz deyin 4-8 yaş grubu çocuklara bu masal anlatıldığında akılda o ev ve cazibesi kalır.Çünkü o bölüm özellikle çocukların şekerleme evi yemeleri ballandıra ballandıraanlatılır.Tozun toprağın içinde börtü böceğin şekere yapışmış olma ihtimali,aslında o evin ne kadar pis ve mikroplu olduğu pas geçilir , dile getirilmez ama çocuk sokaktaki macuncudan macun almaya kalktı mı kıyamet kopardı.
Bir masalda çocukların ormana tek başına gitmelerinin korkunç sonuçları anlatılırken diğerinde mesela Kırmızı şapkalı kız masalında annesi çok rahatlıkla kurtların fink attığı ormana küçük kızını yollayabilmektedir üstelik o kız çocuğu ninesiyle bir kurdu ayırt edemeyecek kadar saftır. Bir diğerinde ise oduncu bir babanın çocuklarına bakamadığı için onları ormanın derinliklerine terk etmesi anlatılır…hem de o babaya acımamız sağlanarak..
Büyük aşk hikayeleri vardır.Sindrellamisali..Prens baloda bizim kıza aşık olur büyülenir ama ne hikmetse ertesi gün kızın yüzünü hatırlamaz.Bugün olsa ağır makyaj vardı silince tanımamıştır der geçeriz ama o zaman makyaj yok ki.Bizim aşık prens hayatın aşkını ayakkabısının çiftinde aramaktadır.Bütün krallıkta o ayakkabıya uyan bir ayak olmaması çocukluğumdan beri bende Sindrellanın muhtemelen 45-46 numara ayakları olduğu hissini uyandırmıştır.
Temiz kalpli Pamuk prenses iyilik timsali harika insan olarak tanıtılır ama Prensi bulur bulmaz ona evlerini açan, belki de hayatını kurtaran cüceleri anında satar ve prensle çeker gider.
Bir de bize hep iyi huylu ahlaklı çevresiyle iyi geçine insanlar olmamız gerektiği öğretilirken bir yandan da KarganınTilkiyle,Tilkinin Leylekle son derece üçkağıtçı hatta zaman zaman ahlaksız hikayeleri anlatıldı.Tilkinin uyanıklığı leyleğin intikamı çocuklara örnek olarak gösterildi.
Karıncanın çalışma aşkı anlatılırken ağustos böceğinin sanatçı kişiliği hep aşağılandı.
Nasreddin hoca hep neşeli nüktedan babacan bir adamdı ama küçük çocuklarda 2 tane düdüğü esirgedi parayı veren düdüğü çalar diyerek.Dahaneler neler…
Neyse ki bizler bugünkü çocuklar gibi sorgulayan, durmadan “neden, Peki ama…” ile başlayan cümleler kuran çocuklar olmadığımız için bu ikilemlerden fazla etkilenmedik ve masalların o romantik ,rüya atmosferlerinde kaybolmayı tercih ettik.Ve belki de, o yüzden benim neslim sorgulayan olmaktan uzak yüzeyselliği yaşayan bir nesil oldu.