Mesnevi ve etkin dinlemek
Bu hafta 17 Aralık 2015 Çarşamba günü tevhid erbabı, gönül sultanı, mana eri Mevlana Celaleddin Rumi’nin Sevgilisine kavuştuğu gün olarak adlandırdığı Şeb’i Arus yani “düğün günü”nün olduğu bir hafta. 800 yıl önce yaşamış yaşayan Mevlana’nın en büyük eseri ise “Mesnevi”.
Mesnevi hikayeler ile bir batıni öğretinin anlatıldığı bir kitap. Her okuyuşta farklı farklı şeyler alıyor ve öğreniyor insan. Her okuyan kendi kabı, kendi kaşığı kadar alıyor. Mana okyanusunda büyük bir ada Mesnevi aslında.
“BİŞNE” ile başlıyor Mesnevi. Bişne ise DİNLE demek.
Bugün dinlemek üstüne birkaç şey yazmak istiyorum ve yarın ise DİNLE derken Mevlana’nın neyi dinlemekten bahsettiği üstüne yazacağım.
Dinlemek maalesef özellikle Akdeniz kültürü insanının en büyük sorunlarından birisi. Modern Batı toplumunda ise bireyselcilik gereği seçici dinleme daha baskın. Kolektif düşünen ve bütünsel bakan Doğu Kültürlerinde ise konuş konuş nereye kadar durumuna düşebiliyor insan.
Birçok insan duyuyor ama işitmiyor. İşitiyor ama dinlemiyor. Dinliyor ama anlamıyor. Anlasa da içselleştirmiyor. Sesten fikre, fikirden kalbe geçiş öyle kolay değil. Bunu isteyen de çok değil.
Dinlemiyoruz…
Çünkü o anda bir başka şeyi düşünüyoruz…
Çünkü karşıdakinin lafını bitirdiği zaman bizim ne söyleyeceğimizi tasarlamakla aklımız meşgul…
Çünkü dinlerken odaklanmıyor ve bir başka şey yapıyoruz…
Çünkü o an aklımıza gelen şeyi unutmamak adına veya kendi söyleyeceğimizin daha önemli olduğuna inanarak laf kesiyoruz…
Çünkü haklı olmak adına laf kesiyoruz ve kendi fikrimizi dayatıyoruz…
Çünkü dinlemekten çok anlatmayı seviyoruz…
Çünkü eleştirilmekten, beğenilmemekten korkuyoruz…
Çünkü kafamızdaki hesaplaşmalar, hayaller, acı, üzüntü ve kaygılardan dolayı gündüz düşlerimiz var…
Çünkü sadece istediklerimizi dinliyoruz (seçici dinleme)…
Çünkü iletişimin sadece %7’si olan sözlere takılıp %38 ses, %55 beden dilini kaçırıp gerçekten insanların ne dediklerini anlamıyoruz…
Çünkü dinlerken o kişinin içinde bulunduğu koşulları anlayarak gerçekten ne dediğini, ne hissettiğini idrak etmeye çalışmıyoruz…
Çünkü söyleneni çürütmek için dinliyoruz..
Çünkü filtreler aracılığıyla kendi sevdiğimiz şeyleri dinliyoruz…
Çünkü kişiliğimizi ve davranışlarımızı etkileyen paradigmalarımızın esaretinde dinliyoruz…
Çünkü dinlerken kafamızda anlatanı kendi algı filtrelerimize göre yargılıyor ve sınıflandırıyoruz…
Evet dostlar…
Maalesef sesleri işitiyoruz ve fazlasını yapmıyoruz. Bizlerin söylenene cevaplarımız ise dağa seslenen insana geri dönen yankı kadar bile güçlü değil. Çünkü kişiyi kişiye yansıtmak çok zor, hele üstüne bir şeyler koymak daha da zor, hele hele koçluk etmek çok çok daha zor ve en zoru başkasında onun hayatını pozitif etkileyecek değişimleri sağlayacak etkileşimi yaratmak.
Mevlana’nın dediği gibi “sen ne kadar söylersen söyle, söylediğin karşıdakinin anladığı kadardır” elbet. Her insan bir alem, 7 milyar insan 7 milyar farklı bakış açısı demek.
DİNLEME’ nin seviyelerinden bahsedelim o zaman…
1. SADECE İŞİTMEK – karşınızdaki konuşurken onu işitmek ama dikkat etmemek, kulak vermemektir. Konuşan kendi kendine konuşur ve siz karşılık vermezsiniz veyahut karşılık verseniz bile boş karşılık verir ya da lafı çevirirsiniz. Ne yazık ki işitmek bile bir lütuftur aslında bir sağır için ancak insan olanı kaybetmeden onun değerini anlamıyor.
2. DİNLİYOR GİBİ YAPMAK – Dinlemiyor olmamak için dinleme modunda olmak ama dinlememektir.
3. SEÇİCİ DİNLEME – sadece sana uyan şeyi dinlemek ve işine geleni almak. Koşullu dinlemek. Karşıt görüşlere ve bakış açılarına değer vermeyi bırakın onları hiç dinlememek
1. DİKKAT KESİLMEK – işitilen şey dikkatinizi çekmiştir çünkü sizin için önemlidir. Merak uyanmıştır.
2. KOŞULLU DİNLEMEK – sadece ilgini çeken şeyi dinlemek, çekmeyeni dinlememek
3. ELEŞTİREL DİNLEMEK – pür dikkat kesilmek ancak karşıdakinin açığını bulmak için dinlemek. Haklı olmak için dinlemek.
4. AYNALAMAK – karşınızdakinin ne söylediğini iyice dinlemek ve farklı bir yorum katmadan söyleneni benzer biçimde aynalamak. Konuşan kişiyi ilk etapta bu anlaşıldığını hissettirerek rahatlatsa da bir süre sonra otomot ve robotik bir iletişime geçildiğinden bu tür dinleme doğru değildir. Vites değiştirme sanatı olarak etkin dinlemenin bir aracı olarak kullanılabilir.
5. ETKİN DİNLEMEK – karşınızdakinin lafını kesmeden, onun anlatmasını ve söylediğini bitirmesine izin vererek, anlatılanı olduğu gibi alarak için açık bir zihin ile beklentisiz, yargısız dinlemek, söyleneni daha iyi anlamak için sorular sormak ve konuyu hem anlatan hem de dinleyen için açıklığa kavuşturmak ve izin alarak duygusal kredi hesabınıza göre yorum yapmak, katkı sağlamaktır. Dinleyici anlatanın sadece sözlerini değil, ses ve beden gibi iletişiminin diğer unsurlarını da okur. Ve anlatan kişi bu sohbette sonuç olmasa bile anlaşıldığını anlar.
6. KALBİNLE DİNLEMEK – etkin dinleyen her insan bence kalbiyle dinlemez. Zira insanın duygularını hayata geçirmesi ve ifade etmesinin aracı olan kelimeler maalesef tüm duygu ve düşüncelerimizi birebir ifade etmeye yetmez. Ve akıl kelimelere dökme becerimizden 4 kat hızlı düşünür. Ve bazı insanlar kendilerini iyi ifade ederken diğerleriyse iletişimde bu kadar iyi olmayabilir. Kişinin içinde bulunduğu zorlu koşullar onu doğru kelimeleri seçmekten alıkoyabilir. Moral ve motivasyonu onu dibe çekiyor olabilir. Bu yüzden de her zaman kelimeler, ses ve beden dili yetmez. Zira 21 yy filozofları bu konuda çok fazla şey yazıp çizmektedir. Maddenin ötesine bakabilen, satır aralarını okuyabilen, konuşanın söz-ses-beden dilinden oluşan madde perdesinin arkasındaki manayı görebilen kişiler bazen tek bir cümle ile insanın hayatını değiştirebilir.
7. HAYAT KİTABINI OKUMAK – İnsan, koşullar, olaylar hepsi hayatın bir parçası. Yaşam tiyatrosunun birer dekoru ve oyuncularıyız biz. Ve bu oynanan oyunun adı da “tekamül tiyatrosu”. Bu oyunda Allah, Tanrı, Yehova, Atum, Brahma ne derseniz deyin o Ulu Yaradan bizi bize başka insanlar, olaylar ve koşullar ile anlatır. Anlatır ki dinleyelim, anlayalım ve görelim. Eksiklerinizi ve neyle sınandığımızı görelim ki değişim için karar alalım ve niyet, gayret, kısmet ile değişimin sonsuz basamaklı merdivenini tırmanmaya başlayalım. Mesajlar her yerdedir ve yeter ki okuyalım. Bazen bir gevrekçi çocuktur, bazen TV’deki bir reklamda söylenen bir söz. Bazen de acı ve kederli olaylardır. Ancak mesaj hep oradadır. Yardım her vardır. Hayat bize mesajını ya bir rol model ile ilham vererek ya da acılarla etkileyerek verir. Allah hep güzelliklerle öğrenmeyi nasip etsin inşallah.
İşte bu yüzden dinleyelim sevgili dostlar. Dinlemek bu yüzden bir sanattır ve hatta zanaattır. Dinlemek tekamül için şarttır. Dinlemek güzellik ile öğrenmek için lazım.