Mimari
Yaşam ile mimari arsında büyük bir benzerlik vardır. Yaşam, aynen bir binanın inşası gibi yaşamımızın ilk anından son anına kadar bir inşa sürecidir…
Sağlam, dengede, güzel, işlevsel ve herkesin örnek alacağı bir bina oluşturmak da elimizde tam tersi de…
Hiçbirimiz Mimar Mühendis olmasak da hepimiz Yaşamlarımızın Mimarlarıyız.
Nasıl bir öğrenme süreci yaşamışsak, nasıl tecrübelenmişsek, nasıl mutlu olup nelerden keyif almışsak tüm bunlar oluşturduğumuz mimarinin parçası olmuş.
Bu öyle bir süreç ki duvarları, pencereleri, kapıları, odaları, koridorları, katları inşa edilse de hep gelişen ve büyüyen bir yapının imar sürecinden bahsediyoruz. Hiç bir zaman tamamlanmayan ve tamamlanamayacak olan bir binanın hem de…
Toplumumuzda, emekli olduktan sonra sanki yaşamındaki mimarlık görevi bitmiş gibi düşünen büyük bir çoğunluk var. Eğer yapıları gerçekten bittiyse tek bekledikleri “ölüm” mü? Yaşam herşeyi yapmak için oldukça kısa ama boş oturup beklemek için de biraz fazla uzun değil mi?
Bir binanın yapım süreci yaşam gibidir. Yapımını sürdürdüğümüz inşamızın bezenmesi, işlenmesi, güzelleştirilmesi, farklılaştırılması gerekir. Bazen bir renk, bazen bir şekil, bazen kubbe bazen bir işleme ile bu dokunuşları yapabilirsiniz.
Ne mimariler kalmış yitik yaşamların ardında;
Bir tek duvarı ayakta duramamış…
Değil içine girmeyi düşüneceğin,
önünden geçmeye bile çekindiğin…
Kimimiz tek katlı, bahçe içinde bir ev inşa ederiz. Kimimiz çok katlı ve yüksek duvarlı binalar. Kimimiz sütunları modern mimari ile harmanlamıştır, kimimiz kültür merkezleri inşa edecek kadar büyük mimari süreçlerindedir… Siz ne inşa ediyorsunuz?
Yaşamınız boyu sürecek inşanız, yaşamınız gibi eşsiz bir eseri ilmek ilmek işlediğiniz keyifli ve mutlu bir süreç olsun.